Can bedende olduğu sürece çalıştı

BİR güzel insanı daha sonsuzluğa uğurladık.

Haberin Devamı

Bizim için Hüseyin Öğütçen, sembol isimlerden biriydi. Onun valilik dönemine yetişemedim, ama hep valilerimizden, bürokratlarımızdan farklı olduğunu duydum. Elbette kendisinden de uzun hikayeler dinledim.
Örneğin; cesaretini, inisiyatif almasını, klasik bir vali olmadığını anlattılar bana hep...

Örnek mi?
Öğütçen, 1967’de Hakkari Valiliği’ne atanmış. Bugün çok tartışılan, terörün en fazla kayıp verdirdiği Hakkari’de... Bakmış ki, öğretmen yok, sınıf yok... Hakkari’nin öğretmen ihtiyacını kısa sürede tamamlamış, okullar yaptırmış, yanına da öğretmen lojmanları inşa ettirmiş.
Türkçe öğrenme kursları açtırmış, her köye en az iki öğretmen vererek, eğitimi güçlendirmiş.
Altı ilçeye ortaokul, her ilçeye 8’er daireli öğretmen lojmanı, ilçelere hükümet konakları inşa ettirmiş.
Hem devletin gücünü göstermiş, hem bireyin önemli olduğunu hissettirmiş.
Beytüşşebap’ta bölgenin ilk yatılı okulunu yaptırmış.

Sonraki adres Antalya olmuş.
Bakmış ki, müthiş bir doğa, müthiş bir iklim, müthiş bir insan kaynağı...
Demiş ki...
“Buraları cennet, buraları insanların gelmek için can attığı yerler olmalı...”
Bunun için sosyal hayatı canlandıracak, örnek yatırımların önünü açmış. “Önce ben yapayım, arkasını özel sektör getirir” diyerek, 16 katlı Özel İdare Çarşı ve İşhanı inşaatını başlatmış.
618 rakımlı Tümektepe’de 50 bin metrekarelik bir araziye döner gazino, gece kulübü ve teras gazinolar yapmış.
2 milyon metrekarelik bir alana Saklıkent Yayla ve Kış Sporları Merkezi’ni kazandırmış.
Antalya’da bir turizm hareketinden söz ediyorsak, işte ilk tohumları kimin attığını aramaya gerek yok.

1981’de bu sefer İzmir’in valisi olmuş Hüseyin Öğütçen...
İzmir Körfezi’ni kurtarma projesini gündeme getiren ilk vali olmuş. Konuyu dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren’e anlatmış, desteğini almış. Bakanlar Kurulu’na gidip projesini anlatmış, ilk ihalenin yapılmasını sağlamış.
Balçova Özel İdare Tesisleri’nin temelini yine Öğütçen atmış. Jeotermal enerji için ilk kuyularda yeni onun imzası var.
Yollar, kamulaştırmalar derken, bir sonraki ve valilikteki son durak Kocaeli olmuş.

Hüseyin Öğütçen, “Can bedende olduğu sürece çalışırım” diyen biriydi.
Öyle de yaptı.
Durmadı...
Çalıştı...
Türk Eğitim Vakfı İzmir Şube Başkanlığı’nı yaptı.
“Bir fazla daha çocuğumuz eğitim alsın” dedi ve gecesini gündüzüne kattı.
“Klasik bir vali, klasik bir bürokrat nasıl olunmaz?” diye soracak olursanız?
Cevabınız Hüseyin Öğütçen olsun...
Hem devleti, hem bireyi düşündü...
Kendisinin de halktan, içimizden biri olduğunu hiç unutmadı...

Haberin Devamı

Gerçekten de kim suçlu

Haberin Devamı

Kim suçlu? Gerçekten de kim suçlu...
Yasalar mı, yöneticiler mi, biz mi?
Yoksa annesini döve döve öldüren Fatih mi?
Biz karar veremedik...
Ama...
Fatih’in yaptıkları ortada...
2002’de kendi evini yakmaya çalışıyor. Yangını görüp söndürmeye yardıma gelen eski muhtar Hasan Hüseyin Koç’a satırla saldırıyor ve Koç kafasından aldığı darbeyle ölüyor.
Teşhis, “Fatih bir şizofreni hastası...”
Sonra...
Serbest kalıyor, çıkar çıkmaz da dönemin Nazilli Belediye Başkanı Esat Ergüler’e kendisini işe almadığı gerekçesiyle bıçakla saldırıyor.
Ardından...
Fatih, Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi’nde şizofreni tedavisi görmeye başlıyor.
Bir hafta öncesine kadar burada kalıyor.
Yine serbest kalıyor.
Hafta bitmeden de annesini döve döve öldürüyor.
Görenler, olaya tanık olanlar, Fatih’in hiçbir şey olmamış gibi olayın ardından dışarı çıkıp kahveye gittiğini söylüyorlar.
Belki farkında değil, belki yaptıklarını bilmiyor, hatırlamıyor.
Olabilir...
Ama biz farkında mıyız, toplum olarak biz hatırlıyor muyuz?
Suçlu kim?
Sizce...

Yazarın Tüm Yazıları