Paylaş
Giderken plakalara bakıyorum.
Şehir dışından çok sayıda insan görüyorum yollarda...
Plakalara bakınca çok uzaklardan gelenler de görüyorum.
İzmir – İstanbul otoyolu aslında bu süreci çok hızlandırdı.
4 saatte İstanbul’dan gelebiliyorsunuz.
Bursa’dan 2 - 2.5 saatte...
Bu müthiş bir alternatif yarattı.
Sadece yazları değil; yıl boyunca ve özellikle hafta sonları gelenlerin sayısında artışı otellerin doluluk oranlarından takip ediyorum.
Şehir otelleri uzun zamandır yüksek doluluk oranlarıyla çalışıyor.
Bu arada İzmir’den konut alanların oranında da bu görülüyor.
Gayrimenkul şirketleri pazarlama çalışmalarını sadece İzmir odaklı yapmıyor, Türkiye geneline bir strateji geliştiriyor.
İzmir’in giderek daha çok tercih edileceğini düşünüyorum.
Kent nüfusu artıyor ama yine de İstanbul’un o yoğunluğu henüz yaşanmıyor.
Ama bu olmayacak anlamına gelmiyor.
O yüzden İzmir gibi cazibe merkezi gibi görülen ve ilginin arttığı şehirlerin buna hazırlıklı olması gerekir.
Örneğin İstanbul otoyolu bu ivmeyi artırdıysa, gelecek yıllarda bitecek İzmir-Ankara hızlı tren hattı da bu süreci hızlandıracaktır.
Yine Aydın otoyolunun Denizli’ye kadar uzaması; sorasında Antalya bağlantının iyileştirilmesi ya da otoyol bağlantısının eklenmesi de İzmir’e akışı hızlandıracaktır.
Nüfusu artan şehirlerimizin altyapı sorunları var.
Ve yerel yönetimlerin kaynakları bunların hepsini yapmaya yeterli değil.
O yüzden bazı önemli, büyük projelerde ortak aklın hayata geçmesi gerekir.
Belediyelerle hükümet işte bu yatırımlarda beraber çalışmalı.
İZBAN örneğini de her fırsatta veriyorum.
Yüz binlerce İzmirli her gün metro hattıyla seyahat ediyor ve bu işletmeyi devletle belediye birlikte işletiyor.
Yatırım kararlarını beraber alıyor.
Kentlerin geleceğini ilgilendiren birçok konuda benzer yatırımlar yapılabilir.
Sonuçların da mükemmele yakın olduğu bir gerçek...
İmar affı olmamalı
BBELEDİYE başkanlarıyla konuşuyorum.
Diyorlar ki; “İmar affıyla ilgili bir beklenti var. O yüzden bir hareketlilik gözlemliyoruz. Birçok kişi konutlarına eklentiler yapıyor, kendilerini uyarmaya çalışıyoruz. Ama önleyemiyoruz...”
Birçok kez yazdım.
İmar afları sorunları daha da büyütüyor.
Devletle vatandaşın barışmasına elbette itirazım yok.
Ama devlet bunu sıklıkla yapmak zorunda değil.
Üstelik sorunlar çözülmüş de olmuyor.
Aksine altyapı sorunları daha da büyüyor.
Şehirlerimiz çirkinleşiyor.
Denge bozuluyor.
Ve en önemlisi işini iyi yapan, kurallara uyan insanlara da haksızlık oluyor.
Bir af olacaksa geçmiş dönem ödemelerini geciktiren, ödeyemeyenler için olmalı.
Bir yabancıyla geçen diyalog
BİR Fransız arkadaşımla konuşuyordum.
“Size hayranım...” dedi.
Yani biz Türklere...
Nedenini sordum, “Bir Avrupalı için bir yılda yaşanabilecek birçok olayı kısa sürede yaşıyor ve bu süreçleri her şeye rağmen olumlu değerlendirip hayata devam ediyorsunuz” diye yanıtladı.
Doğru...
Biz Türkler dalgalanmalara alışığız.
Hayatımızın içinde inişler çıkışlar hep oluyor.
Ve her seferinde yola devam etmesini biliyoruz.
Ben de ona takıldım.
“O yüzden dünyanın önemli şirketlerinde Türk yöneticilerin sayısı artıyor ve çok da başarılı oluyorlar” dedim.
Bana hak verdi.
Hep söylüyorum.
Türkiye daha iyisini yapabilir.
Hem de her alanda...
Hıncal Uluç’un ardından
BİR büyük gazeteciyi daha kaybettik.
Hıncal Uluç aramızdan ayrıldı.
Başta Öcal Uluç ağabeyime, yakınlarına baş sağlığı dilerim.
Hıncal abi nevi şahsına münhasır karakterlerdendi.
Çok renkliydi, çok farklı...
Bana göre siyasetin dışında bir dünyanın olduğunu da en iyi bilen isimlerdendi.
Onun sayfalarında hayat da vardı; spor da, sanat da...
Aslında hayatın detaylarıyla uğraşırdı.
Elbette tepki çeken yazılar da yazdı.
Ama Hıncal abi öyleydi; yazar ama yanlış yaptığına inanırsa telafi etmesini de bilirdi.
Onun köşesinde tanımadığım bir insanı tanıma fırsatı yakaladım.
Kamuoyunda tartışılan birçok olayın gerçeklerini öğrenme şansı buldum.
Elbette çok da yakından tanıdım.
Medyamız önemli bir ismini daha kaybetti.
Nurlar içinde uyusun...
Paylaş