Paylaş
Dün ve bugün
Dün söylenmeyenler bugün söyleniyor.
Dün yapılmayan eleştiriler, özeleştiriler bugün yapılıyor.
Dün konuşulmayan konular bugün konuşuluyor.
Dün çekinilen, yanlış anlaşılmaktan korkulan kırmızı çizgiler bugün tartışılabilir hale geliyor.
Dün bir araya, yan yana gelmeye çekinenler; bugün “Konuşabiliriz” diyor.
Dün “Ben...” diyenler; bugün “Biz...” diyor.
Dün “Benim dediğim en doğrusu” diyenler; bugün “Egolarımıza sahip çıkalım” diyorlar.
Dün “Benim partim için” diyenler; bugün “Türkiye’nin geleceği için” diyorlar.
Dün ve bugün...
Sadece bir haftada, yedi günde siyasetin tansiyonu düştü.
Sanmayın; siyasiler başardı.
Sanmayın; siyasilerin verdiği mesajlar, kullandıkları bu yeni üslup bunu sağladı.
Bunu sandık yaptı; siz yaptınız, halkımız yaptı.
Net bir mesaj verdi.
“Uzlaşın, gerginliği bitirin artık” dedi.
Dilerim anlaşılır...
Bu haberi siyasilere hatırlatacağım
Denizli’nin Çivril İlçesi’nde yaşayan, kas erimesi hastalığı nedeniyle sokağa çıkamayan engelli üç kardeş Sunay Göze, Ebru Göze ve Tuğba Göze’nin bir tek isteği vardı; o da tekerlekli sandalye... Bu haberi önceki gün verdik.
Ama bu haberde önemli bir ayrıntı daha vardı.
Engelli bu üç kardeş; tek bir sandalye istiyorlardı.
Sırayla, dönüşümlü olarak sokağa çıkabileceklerini söylüyorlardı.
Neyse ki; Denizli Büyükşehir Belediyesi bu isteğe duyarsız kalmamış ve her bir kardeş için üç tekerlekli sandalye hediye etmiş.
Kendilerine teşekkür ederiz.
Artık dönüşümlü, sırayla değil; diledikleri zaman sokağa çıkabilecekler.
Halkımız seçim değil, geçim derdinde...
Halkımız lüks değil, ayakta durma çabasında...
Dün “çerez parası” diye Türkiye’nin gündeminden çıkarılmaya çalışılan makam araçları meselesini bugün seçim bittiğine göre yeniden konuşup bir karara bağlayalım.
Fransızlar kendi markaları Peugeot ya da Citroen’den başka bir şey kullanmazlar.
Bugün bizim kendi araba markamız yok; çalışmalar var. Olursa kullanır mıyız; göreceğiz.
Ama bu makam aracı saltanatını bir an önce betirmemiz gerekiyor.
Siyasetçilere bu haberi her fırsatta hatırlatacağım.
Böyle çok güzel oluyor
“87 ruhu yeniden canlandı” diyor. Hatırlıyorum; o yıl çifte şampiyonluk gelmişti. Hem futbolda, hem baskette tarih yazmıştı Karşıyaka... Neredeyse 30 yıldır; İzmir kulüpleri istikrarsız bir görüntü sergiliyor. Oysa İzmir’de büyük bir spor potensiyeli var. Özüne dönemeyen, gençlerinden faydalanamayan ya da güvenemeyen bir anlayışla yönetildi kulüplerimiz...
O yüzden Göztepe’nin Birinci Lig’e çıkmasını, Pınar Karşıyaka’nın finalde olmasını çok önemsiyorum.
Ve görüyorum; tribünlerin heyecanını, insanların içindeki ateşi, kuüaplerimizin potansiyelini...
Karşıyaka Arena’da yerinde duramayan taraftar bugün çok önemli eşiği daha atlamak istiyor.
Haydi Karşıyaka...
Haydi Kaf Kaf...
Karşıyaka için değil; İzmir için oyna...
Biliyorum; herşey değişti.
Göztepeliler de Karşıyakasız; Karşıyakalılar da Göztepesiz bir ligin güzel olmadığının farkına vardı.
Ahmet Piriştina’yı anıyoruz
Zamanın ne kadar çocuk geçtiğini bana hatırlatan bazı tarihler var. O günlerden biri de Ahmet Piriştina’yı kaybettiğimiz 15 Haziran günü... 2004’ten bu yana 11 yıl geçti. Dün gibi... İnsan olarak Ahmet Piriştina müthiş biriydi; arkadaş ve dosttu. Başkan Piriştina’yı da herkes çok sevdi. Onu sadece tanıyanlar değil bütün İzmir uğurladı. Bu Piriştina’ya olan sevgiyi çok iyi gösteren muhteşem bir uğurlamaydı. Piriştina’nin siyasi tavrı da pek sevilmişti.
Diyalog kuran, el uzatan, sivil toplumla iyi ilişkiler geliştiren, siyasetüstü bir tavırdı.
Bugün siyasette bizim aradığımız da bu aslında...
Seçimin bittiği günün ertesinde rozetlerin çıkarılması ve görev sürecinde sadece o kenti, Türkiye’yi düşünebilmek...
Piriştina’yı yarın anacağız.
Nurlar içinde yatsın...
Paylaş