Paylaş
Theodoros Angelopoulos, geçirdiği trafik kazası sonucu 76 yaşında hayatını kaybetti. Yunan medyası bu ölümü şüpheli bulduğunu iki gündür yazıyor.
Angelopoulos’a, Pire yakınlarındaki Drapetsona otoyolunda, “Öteki Deniz” adlı yeni filminin çekimi için yürürken bir motosikletin çarptığı söyleniyor. Başından yaralanan ünlü yönetmen, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamamış.
Angelopoulos sadece bir yönetmen, yazar, yapımcı değildi; aynı zamanda gerçek bir Türk dostuydu.
Hatta bundan yaklaşık iki yıl önce Dokuz Eylül Üniversitesi kendisine “onursal doktor” unvanı vermişti.
Ben de o törene gitmiş ve Angelopoulos ile konuşmuştum.
Bu sohbetin bir kısmını da köşemde yazmıştım.
Angelopoulos dünyanın yeniden yorumlanmaya ihtiyacı olduğunu düşünüyordu.
Ve şunları söylemişti:
* * *
“Yüzyılın sonuna yaklaşırken, yani 1999’da, bu yüzyılın bitmesi üzerine düşünüyordum. Ben, bu yüzyılın büyük bir bölümünü yaşadım; çocukken tanıdığım savaşlarla, umutlarıyla, düşkırıklıklarıyla... İnsanlık 20’nci Yüzyıl’da çok büyük acılar yaşadı. 21’inci Yüzyıl da yine büyük acılarla, savaşlarla başladı. Ama benim her zaman umudum var. Kendimi tanıdığımdan beri her zaman umut ederim. Ben, dünyanın değişimini umut eden bir kuşaktan geliyorum. 1960’lardan beri, dünyayı değiştireceğimize inanıyorduk, ama değişmedi. Yine de en kötü anlarda bile umudumu kaybetmedim. Ne optimist ne de pesimist olunmalı. Olasılıkları görmeye çalışmalı, Vietnam Savaşı döneminde Lennon’un söylediği şarkıdaki gibi... Hayal etmek gerekiyor.
Eskiden politika dışımızda olan bir şey değildi. Politikanın içinde yaşıyorduk, politikaya inanıyorduk. Genç insanlar politikaya inanmıyor ve bu da doğal aslında, çünkü politikanın kendisi bile artık politikaya inanmıyor, politikacılar bile politikaya inanmıyor. Ama yarın farklı bir önerme olacağını hayal etmek gerekiyor. Genç insanların da inanabileceği, seveceği, oradan yola çıkarak değiştirmeyi deneyecekleri yeni, başka bir önerme gerekiyor. Sinema, toplumlarımızın bir yansımasıdır. Kötü bir dönemi, mesela bir diktatörlüğü ele alalım. Bizim ülkemizde diktatörlük vardı ve bu dönemde insanlar diktatörlüğün düşeceğine ve daha sonra farklı bir dönem yaşanacağına inanıyordu. Bu dönemde Yunanistan’da çok iyi filmler yapıldı. Şimdi diktatörlük yok, tamamen nötr, tamamen tatsız bir demokrasi var. Aslında gerçek bir demokrasi değil. Bunu bulmak lazım... Bir yeni ütopya bile olsa... Kanımca dünya küçük ya da büyük ütopyalar olduğu zamanlarda ilerlemiştir.”
* * *
2011’in son günlerinde hep kravatsız yazılar yazdım.
Yani siyasetten uzak, siyasetin o dar kalıplarından uzak, politikacıların hep patinaj yaptığı yılan hikayelerinden uzak yazılar...
Herkes gibi ben de siyaset dışına çıkınca galiba daha mutlu oluyorum.
Çünkü şunun farkındayım.
İnsanlar artık yeni gündemlerle uyanmak, yeni şeyler konuşmak, farklı hayaller kurmak istiyor.
Bu heyecanı artık siyaset vermiyor.
Ne yazık ki, bu sadece Türkiye’nin gerçeği de değil...
İşte Fransa’da yaşananlar... Fransa’nın kuruluş felsefesine aykırı bir ceza kararı Senato’dan geçti...
Bütün Avrupa bunun siyasi bir tiyatro olduğunu görüyor ve söylüyor.
Ama siyasetçinin yeniden kazanma hırsı Fransa ya da Türkiye’de fark etmiyor, oy için her şey göze alınıyor.
Angelopoulos’un filmlerinde işte bu gerçekler işleniyordu.
Siyasetin gündelik hayattan uzaklaşması, politikacının halkı unutması, beklentilerine cevap verememesi...
Angelopoulos umudunu siyasetten çekmiş ama kendilerine yeni dünyalar kurmuş insanların öyküsünü sinemaya aktarıyordu.
* * *
Gerçek bir Türk dostunu kaybetmiş olduk.
Paylaş