Paylaş
Gençleri Picasso gibi bir sanatçıyla tanıştırmak, anlatmak da büyük bir hizmettir.
O yüzden Arkas Sanat Merkezi’ni kutluyorum.
Bir sanat şehri nasıl yaratılır?
Bu tür etkinliklerin sayısını artırmak elbette şart, ama yeterli değildir.
Aynı zamanda sanatçıların sanatlarını yapabilecekleri bir kent de tasarlamak gerekir.
Ve özellikle gençlerin teşvik edildiği bir ortam hazırlamak da gerekir.
Türkiye’de sanat yapmak gerçekten zor...
Gerçi son dönemde insanların sanata bakışında önemli değişiklikler görüyorum.
Bizlerin döneminde aileler çocuklarının önce okumalarını, kalan vakitlerinde sanatla uğraşmalarını isterdi.
Şimdi en azından bir gencimiz “Sanatçı olmak istiyorum” dediğinde hem önünde alternatifler var, hem de aileler konuya daha sıcak bakıyorlar.
Elbette bu da yetmez...
Dünyanın büyük sanat şehirlerinde bu ortamı manipüle eden şartlar oluşturulmuştur.
Bugün Paris’te sergi açmayan, kitap imzalamayan, oyun sergilemeyen bir sanatçı kendini kanıtlamış sayılmaz.
Yani uluslararası imzaya sahip bir sanatçı olmak için bu adreslerden geçmek gerekir.
Paris, Viyana, New York, Milano, Venedik, Barselona öyle yerler işte...
İzmir bu kentler arasında kendine bir yer bulabilir mi?
Bu soruya cevap aramamız gerekir.
Ben bulabileceğini düşünüyorum.
İstanbul ve İzmir sanat başkentleri olmak için ideal parametrelere sahip...
Elbette çok eksiklerimiz var.
Ama bunlar tamamlanabilir ve kısa sürede büyük mesafeler alınabilir.
İzmir’den bir Picasso çıkar mı ya da biz görür müyüz, bilemem...
Ama gelecek tarihin bir yerinde o ismin anılacağını biliyorum.
Şehir tiyatroları olmalı mı?
BU konuda aslında görüşüm net.
Belediyeler tiyatrolara destek vermeliler. Hem de maddi, manevi...
Salon tahsis etmeliler, bilet almalılar, mümkünse konaklamalarını karşılamalılar...
Başkanlar, belediye bürokratları sanatçılarla aynı karede görünmeliler...
Ama o sanatçılar belediyenin kadrosunda olmamalılar.
Şehir tiyatroları eskiden denendi, başarılı olanlar da oldu.
Ama dünyada kabul edilen ve bana göre doğru olan tiyatroların, sanatçıların dışarıdan destek görmeleridir.
Turneler bu şartlarda zaten o şehre geliyorlar.
Böylece oyun çeşitliliği de, kalitesi de artıyor.
Rekabetin olduğu yerde daha iyi şeyler ortaya çıkıyor.
Devlet sanata mutlaka destek olmalı, bazı muafiyetleri ortaya koymalı, yerel yönetimleri de bu konuda desteklemeli.
Bu şartlar oluştuğunda tiyatro da zaten güçlenecektir.
Mine Artu’dan yeni oyun
“ETEKLER ve Pantolonlar”ı Mine Artu yazdı.
Mine son yıllarda en üretken yazarlardan...
Benim de yakın dostum.
Karşıyakalı. İzmir’in Türk tiyatrosuna kazandırdığı önemli değerlerden...
“Benimle Delirir misin?” tiyatro oyununu da Mine yazmıştı.
Mizah Üretenler Derneği’nden ödüllü bu oyun yedi yıldır kesintisiz oynanıyor.
“Etekler ve Pantolonlar” 25 Eylül’de Bornova Ayfer Feray, 26 Eylül’de Karşıyaka Suat Taşer Açıkhava Tiyatrosu’nda olacak.
Usta sanatçılar Nurseli İdiz ve Nergis Kumbasar başrolde. Kimya Gökçe de onlara eşlik ediyor.
Nurseli İdiz ve Nergis Kumbasar’ı ilk defa bir araya getiren 1.5 saatlik müzikli komedi, farklı sosyal ve kültürel yapıdaki üç kadının evlilik ve ilişkiler konusundaki görüşlerini mizahi bir dille ele alıyor. Aile ve çevre baskısıyla başkalarının onları görmek istedikleri bireylere dönüştüklerini anlayan kadınların kendilerini ve hayatlarını sorgulama süreci oyunun konusu...
Ben de oyunu büyük merakla bekliyorum.
Paylaş