Bir genç adam çıkar ve...

Haberin Devamı

Spora merakım var; spor yapıyorum, futbolu seviyorum, basketi takip ediyorum, voleybol oynamışlığım var. Hayatımın hiçbir döneminde spordan uzak kalmadım. Alternatif sporlara da bayılıyorum, seyretmeyi de, yapmayı da seviyorum.
Çünkü sporun itici gücünü biliyorum.
Ama bu yazdıklarım sporla ilgili değil; bir bölgenin, bir kentin gelişmesiyle, değişimiyle ilgili...
O yüzden Karşıyakalılar, Bucasporlular dışındakiler de, “Bizim tuttuğumuz takımlar değil, bize ne” deyip geçmesinler.
Çünkü sözkonusu olan İzmir’in geleceği. Bugün Karşıyaka’nın, Bucaspor’un başında olan sıkıntılar geçmişte onların da başındaydı, gelecekte de olmayacağı anlamına gelmiyor.
İstediğiniz kadar altyapı yapın, yollar, barajlar yapın, köprüler, havaalanları yapın hepsi bir yere kadar...
Gökdelenlerde binlerce insan çalışsın, fabrikalar dolsun taşsın, o da bir yere kadar...
Bir kenti yaşatmak için bunlar yetmez; sineması da, tiyatrosu da, sergi salonları da lazım. Sanattan, spordan anlayan insanlar da lazım...
Ben sporun çok önemli olduğuna inanıyorum.
Futbolun 90 dakika olmadığını, basketbolun atılan üçlükten daha anlamlı olduğunu, voleyboldaki smacın, alınan sayının hepimizin ruhuna iyi geldiğine inananlardanım.
Kulüplerimizin iyi tesislerde oynaması, antrenman yapması gerekir.
Gençlerimizin, kadınlarımızın, çocuklarımızın boş vakitlerini spor yaparak, spor karşılaşmalarına giderek doldurmaları lazım.
Yakın geçmişin rol modellerinin değişmesi de lazım...
İyi sporcular, iyi sanatçılar gençlerimizin önünde olmalı, onlara örnek olmalılar...
O yüzden sahada alınan sonuçlar kadar, insanımızı teşvik eden bir spor anlayışını hep savunuyorum.
“Bu yazılar spor yazıları değil” dememin altında işte bu gerekçeler yatıyor.

Gelelim bugünkü konumuza...
Bir yanda yönetimin olup olmadığının sorgulandığı bir Karşıyaka var. Takımdan 13 futbolcu gitmiş; antrenman yapacak futbolcu bile bulunamıyor, altyapıdan gençler gelmese, teknik ekip sahada olmasa karşılıklı maç yapamayacaklar, lig maçına çıkacak lisanslı futbolcu bulamıyorlar... Bugünkü Karşıyaka’nın fotoğrafı aynen böyle, yani dışarıdan bakıldığında tam bir kaos var.
Camianın sessizliğine kimse aldanmasın, olayları izlediğine, seyirci kalındığına da kimse aldanmasın... Büyük camialar böyledir; gerekli olduğunda birileri çıkar, görevleri üstlenir, taşın altına elini koyar ve o kaos bulutlarını dağıtmasını bilir.
İşte böyle bir ortamda; genç bir teknik direktör çıkıyor “Bırakamam” diyor.
Adı Cihat Arslan...
Ben Cihat’ın ne olursa olsun; lig sonuna kadar takımının başından ayrılacağını düşünmüyorum.
Çünkü kim ne derse desin; başarılı bir birinci devre geçirdi, bütün zorluklara ve yanlış hakem kararlarına rağmen bana göre PTT 1. Lig’in en mücadeleci takımlarından birini yarattı.
Sevgili Cihat; doğrusunu yapıyorsun...
Bırakamazsın...

Haberin Devamı

İŞTE KULÜP AŞKI

Haberin Devamı

İki ayrı fotoğraf

Bir yanda Karşıyaka, bir yanda Bucaspor...
Karşıyaka’da 13 futbolcu takımını terkederken; Bucaspor’da bir tek oyuncu bile Federasyon’a başvurmadı.
Ne derseniz deyin; bunda teknik heyetin başarısı kadar kulüp başkanına ve yönetimine olan güven de var.
Mehmet Bektur’un hakkını teslim etmek gerekir.
Yeri gelmişken yazmak istedim.
Bucaspor Süper Lig’e çıktığı yıl kendi tesislerini Federasyon ile birlikte kulüp bütçesinden yaptı. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu; stadyum yapımına 2 milyon 500 bin lira katkı koyacağını açıkladı. Buca yönetimi de projeyi geliştirerek; kapasiteyi yüzde 35 büyüttü. Biliyorum; Bucalılar verilen bu sözün yerine getirilmesini bekliyorlar. Çünkü firma Bucaspor’u icraya vermiş durumda...
Başkan Bektur, “Bu destek üzerine biz stadımızı büyüttük, ilk projeyi yapsaydık da herşey güzel olacaktı. Bu maliyetler kulübün iki yıllık gelirine maloldu” diyor.
Aziz Kocaoğlu’nun seçim bildirgesinde kulüplerin tesisleşme çabalarına destek vardı.
Bence en kısa sürede bu sözünü yerine getirecektir.

Haberin Devamı

Dikkat çekici olmak
Capital ve Ekonomist dergileri öncülüğünde Vodafone Türkiye ana sponsorluğunda hayata geçirilen “İzmir’e Yön Verenler” ödülleri bu yıl da sahiplerini buldu. 40 kişi ödüllerini aldı, bazıları da kısa konuşmalar yaptı. Gecenin büyük ödülü Lucien Arkas’a gitti. Gerçekten de Arkas, son yıllarda hepimizin gururu oldu. Arkas artık dünyanın en büyük lojistik şirketleri arasında gösteriliyor; Akdeniz ve Karadeniz’de de ilk üç konumda... Bu müthiş bir başarı... Gecenin onur ödülü de İzmir’in duayen işadamı Şinasi Ertan’a gitti. Ertan; sadece iyi günlerin değil; en kötü günlerin de yöneticilerinden... Türkiye’nin krizlerle boğuştuğu yıllarda gemisini limana hasarsız yanaştıran kişilerden biri... Ve elbette birçok sivil toplum örgütünde aldığı görevlerle, kritik imzalar atan kişi... Şinasi Ertan bu ödülü çoktan hak etmişti... Gecede hoşuma giden bir diğer ayrıntı da; Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkanı Serpil Timuray’ın “İzmir artık daha dikkat çeker bir kent, bizim de yakın takibimizde... Ve bu gerçeği herkes görüyor” sözleriydi. Benzer yorumları son dönemde çok sık duyuyor ve mutlu oluyorum.

 

Yazarın Tüm Yazıları