Bilim insanları daha ne söylesin

HANDE Fırat’ın Hürriyet’teki son yazısı aslında genel durumu özetliyor.

Haberin Devamı


Bilim Akademisi Üyesi ve Yer Bilimci Prof. Dr. Naci Görür’ü uzun yıllardır takip ediyoruz.
Ve biliyoruz ki; her fırsatta Türkiye’yi uyardı.
Sadece Görür değil tabii; Türkiye yer bilimi konusunda deneyimli isimlere sahip...
Görür; hem 2020’deki Elazığ, hem de 2022’deki Zonguldak depreminin ardından Kahramanmaraş bölgesindeki olası depremlere dikkat çekmişti. Pazarcık’taki depremin ardından da sosyal medya hesabından, “Bu depremin gelmekte olduğunu yerbilimciler olarak söyleye söyleye, yaza yaza dilimizde tüy bitti. Hiç kimse ne diyorsunuz diye tepki bile vermedi” demişti.
Naci Görür, Hande Fırat’ın sorularını cevaplamış.
Diyor ki; “Fark ettim ki Elazığ bir deprem kentinde yaşadığını bilmiyor. Depremin geleceği belli. 2003 yılında kolları sıvadım, Vali, Kaymakam hepsiyle konuştum, konferanslar verdim. Bingöl, Adıyaman ve Malatya’nın da tehlikede olduğunu anlattım. Devlet Planlama Teşkilatı’na proje hazırladım. Kıvrandım, dilimde tüy bitti, 7 yıl uğraştım. 2010’da Elazığ depremi oldu.”
Ve devam ediyor;
“Gelelim Erkenek-Maraş arasına... Bağırdık, çağırdık, yerel yönetimlerle konuştum. Düne kadar konuştum. 04.17’de depremi duydum, 75 yaşındayım, bir buçuk saat ağladım. İçime doğmadı deprem olacağı, bilim var. Bilim, bu fay hattının kırılacağını zaten söylüyordu.”
Bu sözler üzerine ne denebilir ki...
İzmir depremlere alışık bir kent...
Ege Bölgesi arada sallanır ve bizler çocukluğumuzdan beri “İyi oldu enerji dışarı çıktı” derdik.
1999’da Körfez depremini yaşamış, acıları hala içinde olan bir ülke olarak depreme çok daha hazırlıklı ve duyarlı olmamız gerekirdi.
Ne yazık ki değiliz.

Haberin Devamı


Deprem ülkesi gerçeğini unutmayalım

GAZİ Üniversitesi Öğretim Üyesi, Afet Yönetimi Uzmanı Doç. Dr. Bülent Özmen de diyor ki; “Doğu Anadolu fayı üzerinde saatler mertebesinde aralıklarla iki büyük depremin yaşanması, pek görülen bir durum değil. Deprem fırtınası şeklinde, çok çok az rastlanacak bir olayı yaşadık.”
Evet ama, doğa işte böyle...
Deprem ülkesi olduğumuz gerçeğini unutmayalım.
Ve buna göre hayatımızı şekillendirelim.

Haberin Devamı


Belki siyasetin dili yumuşar

TÜRK insanı zor günlerde bir arada olmayı bilir.
Aslında bu gerçeği de unutmamalıyız.
Bazen siyaseti haklı olarak eleştiriyoruz.
Çünkü toplum bazı konularda ikiye, üçe bölünüyor.
Uzlaşmazlık kutuplaşmaya neden oluyor.
Bu da gerginlikleri artırıyor.
Tarihin en önemli felaketlerinden biriyle karşı karşıyayız.
Üstelik takvim normal olarak işlerse yakında seçimlere gideceğiz.
Belki bu felaket siyasetin dilini de etkiler.
Ton ve üslup yumuşar.

 

Kampanyaları destekleyelim

TAKİP ediyorum.
Birçok kurum, oda, dernek yardımlaşmak için kampanyalar yapıyor.
Biliyorum insanımız depremden etkilenen bölgeler için elinden geleni yapacak.
Bizler de bu kampanyaları duyurmaya çalışıyoruz.
Dilerim sosyal medyadaki bu destek karşılık bulur ve oralarda kalmaz.
Çünkü gerçekten Türkiye’nin her kaynağa ihtiyacı olacak.

Haberin Devamı


23 milyon kişi etkilendi

DÜNYA medyasının depremi nasıl gördüğünü de takip ediyorum. Birçok haber ajansı haberi ilk sırada vermeye devam ediyor.
Dünya Sağlık Örgütü’nün ilginç bir açıklaması var. Bu haberi manşetlere taşımış dünya medyası...
DSÖ diyor ki; “Deprem 23 milyon insanın potansiyel olarak risk altında olduğunu gösteriyor.”
Depremin bu yüzyılın en büyük felaketlerinden biri olduğunu da detaylarda veriyorlar.

Yazarın Tüm Yazıları