Paylaş
Artık şunu daha iyi anladım ki...
Böyle bir ortamda, insanların burunlardan soluğu ve eleştirmek için sağa sola saldırdığı bir Türkiye’de...
İstediğiniz kadar “Bizim ezberimiz demokrasi” deyin; insan hakları, bireysel özgürlükler, adalet deyin...
Hiç fark etmiyor.
Ya demokrasinin gücünü hissetmediklerinden, ya yargıya olan inancın azalmasından dolayı, ya da “İlle de taraf olmalısın” düsturundan, bu kavramları duymak kimseyi kesmiyor.
Uğrunda mücadeleler verilen, kitaplar yazılan, nutuklar atılan, araştırmalar yapılan “demokrasi” sözcüğü kulağa hoş gelen bir söz gibi kalıyor.
Kesintiye uğradığında insanlar “ne oluyor” diye bakıyorlar da; araba duvara toslamadan kimse “bu gidiş iyi değil” filan demiyor.
Ya ne diyor?
“Tayyipçi misin, Kılıçdaroğlucu mu, Devletçi mi?”
İzmir’de de benzer soru soruluyor.
“Binalici misin, Azizci mi, Muratçı mı?” diye...
Kimse kusura bakmasın.
Benim demokrasi anlayışım kişiler üzerinden değil; olaylar, projeler, gelecek hayalleri ve ilkeler üzerinden okumaktır.
Zaten ne sıkıntı yaşıyorsak, “bir şeyci” olmaktan kaynaklanıyor.
Koltuklar gelip geçicidir.
Önemli olan o koltuğa sizin ne katacağınızdır.
Daha da önemlisi toplum adına yapacaklarınızdır.
Demokrasiye katacaklarınızdır.
Ben olaylara böyle bakıyorum.
UMUT YARATMAK
Yaşar Vakfı; müthiş bir iş yapmış. Adına “Umut Okulu” demişler; Güzelbahçe’de otistik çocuklar için bir eğitim kurumu hayata geçirmişler. Bir gazeteci olarak sosyal sorumluluk projelerine her zaman destek verdim. Çünkü itibar yönetiminin ancak bu projelerle sağlanabildiğini biliyorum. Artık uluslararası kriterler arasında “Toplum için ne yaptın” sorusunun ayrı bir önemi var. İster bir kamu kuruluşu olun, ister özel sektör; hiç fark etmiyor, insanların gözünde sizi yücelten, imajınızı kuvvetlendiren hep bu projeler olacaktır.
Gençliğimden bu yana birçok sivil toplum örgütünün üyesi oldum. Hala aktif olarak çalıştığım birçok vakıf, dernek var. Oralarda da aynı şeyi söylüyorum.
“Eğitime destek verin. Hatta uzun bir dönem eğitim dışında başka konulara zaman ayırmayın” diye... Şunu unutmayın. Genç ve dinamik bir ülkede yaşıyoruz. Çok sorunumuz var. O kadar çok ve değişik konularda ki... İnsan bazen karamsarlığa kapılıyor. Ama şunu unutmayın. Sorunları aşmanın tek bir yolu var. O da eğitimden geçiyor. Umut Okulu; otizmle uğraşan binlerce aile için bir umut olabiliyorsa, yenileri için de teşvik olur. Birçok ailenin otizmli çocukları için çırpındığını, çareler aradığını biliyorum. İlk fırsatta Aile Birliği Başkanı Selim Yaşar’ı arayıp; kendisiyle birlikte okula gideceğim.
Paylaş