Paylaş
Aynı zamanda da iyi bir reklam okuru...
Yani haber kadar reklam metinlerini de okurum.
Söylemeliyim ki, reklam dünyamızı çok renkli, başarılı ve yaratıcı buluyorum.
Oldum olası televizyondaki reklam filmlerini de kaçırmam.
Eskiden yabancı kanallardaki reklam filmlerini başarılı bulur, bizimkileri eleştirirdim.
Şimdi ise, tam tersini düşünüyorum.
Reklamcılarımız olağanüstü işler yapıyorlar; çoğu zaman tüketim alışkanlıklarını değiştirebilecek kadar radikal işler çıkarıyorlar, bazen de içimizdeki heyecanı arttıran öyküler yaratıyorlar.
Özetle; ben film ya da dizi arası kanaldan kanala geçenlerden hiç olmadım.
Çünkü, bir gazeteci olarak, mesleğe ilk başladığım günden beri çok iyi biliyorum ki...
Bazen en iyi haberler o reklam metinlerinin, o reklam filmlerinin içinde saklıdır.
Ben bu filmi çok sevdim
Şimdilerde bir reklam filmini ilgiyle izliyorum.
Folkart’ın yeni projesi Folkart Towers filmlerini...
İzmir’i sayılı saniyelerde bu kadar güzel anlatan, İzmir’i yeniden hatırlatan, bu kentin pozitif yanlarını ve çok önemli değerlerini tüm Türkiye’ye haykıran bir film...
Bravo Mesut Sancak...
O da İzmir’e sonradan gelenlerden, ama birçok İzmirli’den daha fazla kenti içinde hissedenlerden...
“Hissettiklerin... Anıların... Hayallerin... En güzel duyguların yaşandığı... İşte böyle bir şehir bu şehir...” diye başlıyor film...
Fonda İzmir’in Kordon’u, Güzelyalı’sı, Alsancak’ı, İnciraltı’sı, Karşıyaka’sı, Bayraklı’sı...
Ve ekranlara yansıyan şu sözler...
“Uzaktayken hasret... Yanındayken hayran bırakan bir şehir... İmbat rüzgarının denizi aşıp yollara...
Yolların hep denize ulaşacağını sanırsın... Baktığın her yerde, o eşsiz manzara ile büyülenirsin...
İşte böyle bir şehir bu şehir... Öyküsü de kendisi kadar büyük... İzmir’i tanımıyorsan eğer... Tanıdığında ne demek istediğimi sen de anlarsın... Kalbi İzmir için atanlara...”
Ben bu filmi çok sevdim, sizin de sevdiğinizden eminim.
İnanır’a kulak kabartın
Kadir İnanır, neredeyse yılbaşından bu yana İzmir’de yaşıyor.
“İzmir Çetesi” dizisinin beğeniliyor olmasından çok mutlu...
Dizinin tüm oyuncularına, prodüksiyon ekibine de büyük bir ilgi var.
Setteki mesai bitince, dizinin oyuncuları da İzmir’in caddelerine dağılıyorlar.
Sezon finaline kadar bu maraton devam edecek.
Kadir İnanır da İzmir’de epey bir dost edindi.
Yani İzmir’in fanatikleri arasına girmiş oldu.
Geçen akşam sohbet ederken, benim de ısrarla söylediğim bir konuyu dile getirdi.
“İzmir ve çevresi, doğal bir film platosu” dedi ve devam etti:
“Bu kenti yönetenler, yatırım yapılacak sektörler arasına sinemayı da alsınlar. Buranın potansiyeli en az İstanbul kadar var. İzmir bunu kendi lehine çevirebilir. Örneğin; bizim prodüksiyon maliyetinin üçte biri, teknik alt yapıya gidiyor. Diziyi çekiyoruz, montajı için İstanbul’a yolluyoruz. Niye bu para İzmir’de kalmasın...”
Çok haklı değil mi?
Daha da önemlisi...
Bugün film endüstrisinde çalışan insanların yarısından fazlası İzmir’de okumuş, eğitim almış ve çalışmış insanlar...
İnsan kaynağını yetiştir, İstanbul’a kaçır...
Kadir İnanır’ın sözleri çok çarpıcı...
Burada montaj stüdyoları olsa bu iş neden bir başka yere gitsin...
Yatırım için sektör arayanlara duyurulur.
Rıfat Taranto’yu unutmamak
Bazı insanları unutmak çok zordur. Hele bu insanlar iz bıraktılarsa, örnek oldularsa, bir model yarattılarsa...
Dürüstlüğün, etiğin, doğruluğun...
Adam gibi adam olmanın anayasasını yazdılarsa...
Daha da zordur...
Rıfat Taranto da o insanlardan biriydi.
Türk bankacılığının duayen isimlerinde biriydi, geçen yıl kendisini sonsuzluğa uğurladık. Birlikte çalıştığı insanlar Taranto’yu unutmadılar. Onun anısına “Rıfat Taranto Bankacılık Yarışması” düzenlendiler.
Böylece bankacılıktaki Rıfat Taranto ilkeleri, kuşaktan kuşağa anlatılma şansı yakalamış oldu.
Düşünenlere bir kez daha teşekkür ederiz.
Paylaş