Paylaş
Kocaoğlu’nu bu göreve gelmeden önce de tanıyorum.
Hayata bakışını, hangi olaylar karşısında nasıl bir tavır gösterdiğini, aşağı yukarı nasıl bir siyaset izleyeceğini gazeteci olarak biliyorum.
Gerçeği söylemek gerekirse...
Aziz Kocaoğlu’nu ilk kez bu kadar sert görüyorum.
Belli ki...
Yaşanan son olaylar Kocaoğlu’nu çok etkilemiş.
Diyor ki...
“Bizim kişiliğimizde gedik yok, herhangi bir şaibeye açılan kapı veya pencere yok!”
Mesaj net...
“Benim dürüstlüğüme kimse laf söyleyemez...”
Herkes gibi, her icraatı makamını işgal eden kişi gibi...
Aziz Kocaoğlu da eleştirilebilir.
Nitekim, kamuoyu da özellikle AK Parti de metro, arsenikli su gibi konularda Kocaoğlu’nun çok üzerine geldi.
Ama bu eleştirileri yapanlar bile, televizyon ekranlarının önüne çıkıp kırıcı yorumlar yapanlar bile Aziz Kocaoğlu’nun dürüstlüğüne tek bir laf etmediler.
Daha doğrusu edemediler.
Aziz Kocaoğlu’nun şu sözlerinin satır aralarını iyi okumak gerekir:
“Bu olay bir yol kazasıdır. Yol kazasını yapan sorumludur. Buradan, sizlerin huzurunda içerden, dışarıdan kim bizimle ilgili ne yanlış işimizi, hatamızı biliyorsa, kamuoyuna açıklamalıdır diyorum. Bir kişiye, kuruma ya da zümreye bir çıkar sağladığımızı düşünen, elinde belgesi olduğunu iddia eden arkadaşımız varsa bunu bana değil Savcılık makamına vermelidir. Hepinizi bu konuda duyarlı olmaya, elinizdeki bilgi ve belgeleri yargı makamları ile paylaşmaya çağırıyorum.”
Çok net...
Ve açık bir meydan okuma...
Başkan Kocaoğlu, ilk dönemde köklü kadro değişikliğine gitmedi. Bu süreç yeni bir yapılanmaya mı işaret eder, yakında göreceğiz.
Nalbantoğlu’nun yüzü gülüyor
CHP İzmir İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu’yla geçenlerde konuşurken, ağustos ortasında yapılan anketlerde çıkan sonuçları yeterli görmediklerini söylemişti.
Örgüt o günden bugüne çalışıyor takip ediyorum.
Nalbantoğlu’yla CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun İzmir mitinginden sonra bir kez daha konuştum.
Bu sefer yüzü gülüyordu.
Hem mitingin partileri adına başarılı geçtiğini düşünüyordu, hem de eylül ayı başında yaptırdıkları anket sonuçlarını iyi buluyordu.
Ağustos ortasında yapılan anketlerde yüzde 63’lük bir “Hayır” oyu varken; eylül ayındaki anketlerde bu oran yüzde 72.4’e çıkmış.
İddialı bir oran...
Çünkü, büyükşehirlerdeki her yüzde 5’lik dilim Türkiye genelinde yüzde 1 artış demek...
İlçelerdeki en yüksek “Hayır” Narlıdere’den çıkmış, bunu Balçova izliyor.
Sonrasında Bornova, Konak, Çiğli ve Karşıyaka geliyor.
Pazara iki gün var; bakalım anket sonuçları sandığa yansıyacak mı?
MÜTHİŞSİNİZ
Müthişsin Ayçe... (Dikmen)
Bir Pazar röportajı yaptın, bak neler oldu.
Müthişsiniz Egeliler...
Ne kadar duyarlı olduğunuzu gösterdiniz; yardıma ihtiyacı olanları yalnız hissettirmediniz.
Harikasınız Hakkı Keleşoğlu...
Kit-Vak yani Kemik İliği Transplantasyonu ve Onkoloji Vakfı’na bir kalemde 400 bin lira bağışta bulundunuz.
Nerede bir eksik var, hep sizi orada görüyoruz. Nerede bir sorun var, siz yetişiyorsunuz.Binlerce teşekkür ederiz...
Vakıf yetkilileri bağışların devam ettiğini söylüyor, buna da çok mutlu oluyoruz. İstiyoruz ki, kanser gibi zor bir hastalıkla çok küçük yaşlarda tanışan minik yavrularımız yeniden hayata tutunsun.
Kendilerine güzel ve sağlıklı bir hayat kursun.
Ve yeniden gülsün...
Kit-Vak desteklerinizi bekliyor.
Ömür Kabak ne yapacak
Sezar’ın hakkını Sezar’a da verelim.
AK Parti İl Başkanı Ömür Kabak da müthiş çalıştı. Her partinin referandum çalışmalarını çok yakından takip ettim. AK Parti de boşluk bırakmadı, gece gündüz demeden çalıştı. Her gün bir bakan İzmir’deydi, milletvekilleri ilçeleri dolaştı.
Tabii, şimdi herkesin dikkati sonuçlara odaklanacak. Ömür Kabak, “Evet’ler ‘hayır’lardan fazla çıkmazsa görevi bırakırım” demiş; ama Genel Merkez “Kabak görevinin başındadır” şeklinde bir açıklama yapmıştı.
Bakalım ne olacak?
Ömür Kabak mı haklı çıkacak, yoksa Nalbantoğlu mu?
Paylaş