Paylaş
.
Okuyorum, dinliyorum; listeye bazı eleştiriler var.
Girenlere kimsenin itirazı yok da; girmeyenlere haksızlık yapıldığı söyleniyor.
Bazılarına ben de hak veriyorum.
Listeye girmeyi çoktan hak eden mekanlar da, şefler de var.
Ama bardağın boş değil dolu tarafına bakalım.
Michelin Rehberi’nin turizmde önemli bir karşılığı var.
Bu listeye göre seyahat planlarını yapan milyonlar var dünyada...
Benim için öncelik Türkiye’nin Michelin Rehberi’ne girmesiydi; bu oldu...
İkincisi tek adres İstanbul olmamalıydı; İzmir ve Bodrum da buna eklendi.
Sıra şehir sayısını artırmaya ve listeyi zenginleştirmeye geldi.
Giremeyenler üzülmesin; biz onların yaptıklarını izliyoruz, takip ediyoruz ve haklarını teslim ediyoruz.
Hepsi de bizim gözümüzde, gönlümüzde çoktan tavsiye listesine girmeye, Michelin Yıldızı almaya aday şefler, işletmeler...
Şimdi eleştirileri bir kenara bırakalım ve Michelin Rehberi gibi prestijli bir törenin ardından bu işin keyfine bakalım.
Yıllardır söylüyorum.
Türkiye gastronomide çok iyi yerlere gelecek.
Zaten Anadolu’nun geleneksel lezzetlerini herkes biliyor. Yeni şeflerimiz ve bunun farkında olan işletme sahipleriyle çok daha farklı bir yere geleceğiz.
Buna bütün kalbimle inanıyorum.
Bakan Ersoy’a teşekkürler
HAKKINI teslim etmemiz gereken bir isim daha var. O da Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’dur. Ersoy; sektörü çok iyi bilen biri olarak; uluslararası bu organizasyonların ne anlama geldiğini ve kaldıraç etkisini çok iyi biliyor.
İtalya ve İspanya turizmde benzer organizasyonları ve ilişkileri çok iyi kullanarak ve uzun vadeli stratejilerle buralara geldi. Türkiye turizmde artık niteliğe koşmalı. Bu da olacak...
Buenos Aires’te bir İtalyan restoranında
BAKAN Ersoy da çok iyi bilir. İtalya çok uzun yıllardır tanıtım bütçesine gastronomiye özel bir ilgi gösterir.
Arjantin’e Buenos Aires’e gitmiştim.
Merkezdeki marinada bir İtalyan restoranında harika bir yemek yedik.
Beraber olduğum arkadaşlarımla İtalya’da bile böyle bir yemek yememiştik.
Şefi sorduk; bir İtalyan genç geldi, Floransalı...
“Bir Arjantinli’ye aşık olup buraya mı yerleştin” diye takıldık şefe...
Şefi Buenos Aires’e yollayan İtalyan hükümetiydi.
Bütçeye koyulan tanıtım bütçesine İtalyan restoranlarını desteklemek için bir kaynak ayrılmıştı.
Bazen şef, bazen ürün, bazen kira yardımı, bazen de hepsini destekleyen bir model…
Nereye gitseniz bir İtalyan restoranına denk gelirsiniz.
İtalyan gastronomi kültürünü tanıyınca bir gün siz de Roma’ya, Floransa’ya, Milano’ya gitmek istiyorsunuz.
Turizm hareketinde gastronominin sihirli bir dokunuşu var.
Türkiye bu modeli deneyebilir.
Dünyadaki Türk restoranlarına hükümet destek verebilir.
Menüler geliştirilebilir, şefler bu ülkelere gidebilir.
Bir kültürü yaymak, bir ülkeyi tanıtmak, anlatmak böyle stratejilerle daha başarılı oluyor.
Bazı ödüller yeni bir yol haritası çıkarır
DE Gaulle 1960’da “246 çeşit peynir üreten bir Fransa’yı yönetmek zordur” demişti. Ekonomist Kenan Mortan, bu yorumun üretim kültürüyle yönetebilirlik ilişkisinin vurgulandığı kadar bir üretim zenginliğine de dikkat çekildiğini söylüyor.
2010 yılında 50 yıl sonra Paris Tarım Fuarı’nda tescil almış peynir çeşidinin sayısı 1000’e ulaşmıştı. Şimdi bu sayı çok daha fazla...
Tarımda da katma değere ihtiyacımız var.
Galiba uzun zamandır ihmal ettiğimiz bu gerçeği şimdi daha iyi anlamaya başladık.
Yine de güzel örneklerimiz var.
Her yıl dünyanın en iyi peynirlerinin sahne aldığı 35’inci World Cheese Awards Yarışması’nda bu yıl 43 ülkeden 4 bin 502 peynir katıldı. Dünya Peynir Ödülleri’nde Türkiye’yi temsil eden ilk şehir olan Balıkesir’in Kirli Hanım peyniri, bronz madalya alarak önemli bir başarıya ulaştı.
Bu başarıda Balıkesir’in köklü peynir geçmişini kayıt altına alan 2019 tarihli “50 Peynirli Şehir Balıkesir” kitabının yazarları Neşe Aksoy Biber ve Berrin Bal Onur’un katkısı oldukça büyük...
Neşe Aksoy Biber “Türkiye’den katılan Balıkesir’in Kirli Hanım peynirinin ödül alması emsalsiz değer taşıyor. Yok olmaya yüz tutan bir peynirin, Avrupa’daki rakipleriyle birlikte çıktığı sahneden bronz kategoride yer alarak ayrılması küçük üreticilerimize ve aile işletmelerimize büyük ilham olacak” diyor.
Ben de katılıyorum.
Yine Kenan Mortan’ın notlarından devam ediyorum.
“Bu sene 43 ülkeden 4502 peynir bu yarışmaya katılmış. Derecelendirme 250 kişilik bir jüri tarafından kör tadım yönetimiyle yapılıyor. Tadımda ‘yap-doku-koku-damak’ özellikleri değerlendiriliyor. Kuzey Ege’nin peyniri olan Kirli Hanım Peynri’ni yarışmaya götüren Peynir Aşkına kitabının yazarları Berrin Bal Onur ve Neşe Aksoy Biber ikilisinin dedikleri gibi ‘Bir ilk gerçekleşti, bundan böyle tüm Anadolu peynirleri için kapı aralandı’ sözüne aynen katılıyorum. Kirli Hanım Peyniri bir yoksul mutfağı peyniri. Çünkü bu peynir yüzde 100 koyun sütünden yapılma peynir altı suyundan üretiliyor. Peynir altı suyunun ısıtılmasıyla oluşan lor küçük sepetlerde süzülüyor. Ters yüz edilerek 20-25 gün rüzgar alan bir yerde kurutuluyor. Oluşan küf alınıyor, fırınlanıyor ve sonra tüketime hazır oluyor. Sert yapısı dayanma, kullanım süresini artırıyor. Yoksul peyniri demem de bundan... Ama bu peyniri yarışmaya götüren Onur ve Aksoy ikilisi için peynir bir sıfır atık peyniri... Tanımlama yerinde, çünkü sonuçta peynirin yan ürününden imal ediliyor. Doğanın döngüsünü gözetmesi büyük bir olasılıkla bu peynirin ödül almasının nedeni. Peynirin koyu; neredeyse siyah olan bir dış yüzü ona ‘kirli’ lakabını kazandırıyor.”
Balıkesir Belediyesi’nin bu ödülde önemli bir payı var. Başkan Yücel Yılmaz’ı tebrik ediyorum.
Ve bu yarışmayla birlikte Anadolu peynirinin yeni bir yolculuğa çıkacağını düşünüyorum.
Paylaş