Paylaş
Hepsine tek tek cevap veriyorum.
“Sen doktor musun, aşıları niye bu kadar savunuyorsun” diyen de var.
“Biraz da aşısızlar biz aşılılara saygı göstersin” diyen de; “Aşı olmadan bu pandemi bitmeyecek, aşısızlar kapalı hiçbir yere alınmasın” diyen de...
Herkesi memnun etmem mümkün değil.
Ama şunu biliyorum.
Aşı olmayan bütün arkadaşlarım, dostlarım Kovid 19’u çok zor atlattı.
Bazıları ölümden döndü, entübe oldular.
Sonrasında da yürüyebilmek için aylarca fizik tedavisi gördüler.
Hürriyet’te en yakınımızdaki, yıllardır beraber çalıştığımız arkadaşımız Nejat Bekmen’i kaybettik.
Onu bir türlü aşı olmaya ikna edemedik.
Yakınımda birçok kişiyi de böyle kaybettik.
Türkiye’de ilk aşı olan kişilerden biriyim.
Hiçbir yan etki görmedim.
Üstelik defalarca test ettim ki; aşılar beni korudu.
Girdiğim ortamlarda Kovid 19 testi pozitif çıkan birçok kişi oldu.
Ben de olabilirdim.
Çünkü aşılılar da hastalanabiliyor ama en azından bir koruma kalkanını üzerimize almış oluyoruz.
O yüzden bazen nazik, bazen eleştirel, bazen dozunu kaçırıp bana mesaj atan herkese bu yaşadıklarımı anlatıyorum.
Ve bu bir buçuk yılda yaşadığım deneyimlerden, okuduğum bilimsel makalelerden, konuştuğum uzmanlardan yola çıkarak birşeyler yazıyorum.
Ve yine diyorum ki;
Aşılarınızı olun.
Olmayanlar yakın çevrenizi etkilemeyin.
Kendiniz karar verin, bir başkanın bu tercihi kullanmasına izin vermeyin.
Çünkü bunu yapıp pişman olan insanlarla da konuşuyorum.
Aşı olmayıp hastalığa yakalanan kişilerin “Keşke olsaydım” dediklerini biliyorum.
Başka aşılarla ilgili soru işaretleriniz varsa o zaman gidin Türk aşısı Turkovac’ı olun.
Diagnovir’i denemiş oldum
ŞU anlaşıldı ki; Kovid 19 ile uzun yıllar yaşamaya devam edeceğiz.
Peki hayatı erteleyelim mi, işleri yarım mı yapalım, sosyal ilişkilerimize ara mı verelim?
Ben ilk günden beri hayatıma devam ediyorum.
Ama kontrollü; kendi ve yakın çevremin sağlığını riske atacak hiçbir şey yapmamaya çalışıyorum.
Aşılarımı oluyorum; hayata devam ediyorum.
Geçenlerde İstanbul’da bir yemeğe katıldım.
Yemekte 8 kişiydik.
Hepimiz testlerimizi olmuş ve güvenle masaya oturmuştuk. Birkaç gün sonra haber aldım ki; yemekteki dört kişinin testi pozitif çıkmış.
Ben de en ufak bir semptom yoktu.
Yine de kendimi korumaya aldım, maskesiz hiçbir yerde olmadım.
Gidip test oldum.
Ve Diagnovir’i denedim.
Saint Joseph’ten doktor arkadaşım Bülent Zeytinoğlu Bilkent Üniversitesi’nin geliştirdiği Diagnovir’i bir süredir İzmir’de uyguluyor.
Fuar İzmir’e katılanlar bu pratik testten yararlandılar örneğin...
Bu konuyu Türkiye’de ilk yazanlardan biri bendim.
Yüksek teknoloji ürünü bir test “Diagnovir” ve PCR testlerinin yerini alması hedefleniyor.
Ve bilinen testlerden çok daha pratik; 10 saniyede yüzde 99’luk bir sonuç alıyorsunuz.
Pratik, PCR testlerinden gibi zorlayıcı bir yanı yok.
Ve birkaç saniyede sonuç alıyorsunuz.
Ben de Bülent’in yanına gittim; testimi verdim.
Ve negatif olduğumu öğrenmiş oldum.
Hem hızlı, hem pratik...
10 saniye sonuç alınabiliyor
BİLKENT Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Abdullah Atalar ile konuştum. “Koronavirüs 150 nanometre boyutunda bir parçacık. Araştırmacılarımız yıllarca nano boyuttaki parçacıklarla uğraştılar. Sadece ağızdan alınan sürüntü için hızlı bir kit ve optik düzenekle hızlı tanı yapabiliyor. Pozitif olması halinde 5-10 saniye içinde sonuç veriyor, negatif olması halinde ise 20-30 saniye içinde sonuçlanıyor. Yapılan kontrollerde bu yöntemle pozitif bulduklarımızın PCR’ı negatif çıksa bile birkaç gün sonra PCR’larının pozitife döndüğünü gördük” demişti.
Bence Diagnovir tarzı ileri teknoloji ürünlerinin bundan sonra hayatımızda daha fazla olması gerekir.
Seri üretimle fiyatı ucuzlayan bu ürünler kapalı alanlarda daha sık kullanılabilir.
Buralara girmek isteyenlerden ya aşı kartı göstermesi istenebilir ya da kapıda birkaç saniyede belli olacak bu testi yapmamaları önerilebilir.
Belki de ben öyle hissettim
YOĞUN ve zor geçen bir yılın etkisi mi bilemiyorum.
Belki de son haftaya girdiğimizde bütün Türkiye’de görülen yağmur ve fırtınanın da etkisi olabilir.
Bizim sokaklarımız yılbaşı öncesi daha renkli olmaz mıydı?
Ya da ben öyle görmek istiyorum bilemedim.
Dün biraz Alsancak’ta yürüdüm.
Sokaklarda, caddelerde o rengi, ışıltıyı, canlılığı göremedim.
Dediğim gibi belki de ben öyle hissettim.
Ben mesafeli dursam da
bu eko sistem büyüyor
KRİPTO dünyasına giriş yapmış değilim. Hala anlamaya çalışıyorum. Okuyorum, öğrenmeye çalışıyorum. Ama şunu görüyorum. Bizim gibiler çok mesafeli dursa da bu eko sistem büyüyecek. Zaten yeterince büyük duruyor. Şimdi kripto paralarla ilgili bir yasal düzenleme yapılması planlanıyor. Yapılmalı, bir sisteme ve mantığa oturtulmalı. Ama bu yasalar dünyanın geldiği nokta kadar, gideceği yeri de iyi yorumlamalı. Yoksa olumsuz etkileri de olabilir.
Paylaş