Paylaş
Adı Selin Durgut...
Başlıkta da verdiğim gibi artı bir kromozomu var.
Birçok insandan daha çok kendisiyle barışık...
Sendromu down’u çoktan yenmiş; bana göre topluma doğru bir rol model olmuş.
Selin’in annesi Fatma hanımı ve babası Erdoğan Durgut’u da kutluyorum.
Güçlü durdukları, örnek oldukları, herkese ders verdikleri için...
Selin de kendisine verilen desteği hiç boşa çıkarmamış, sadece okuma yazmayı değil, yüzmeyi, dans etmeyi öğrenmiş, cimnastikte 20 madalya kazanmış ve bugünlerde buz pateninde şampiyon olabilmek için çalışmalara başlamış.
Müthiş bir öykü...
***
Elbette şunu unutmamak gerekir.
Bu başarı öykülerini yazmak hiç kolay olmuyor.
Bakın Selin’in de hikayesi kolay başlamamış.
Okula gitmek istemiş; okul müdürü kabul etmemiş.
Bakanlığa başvuru yapılınca okul kabul etmek zorunda kalmış.
Bir kere o okul müdürünü anlamakta zorlanıyorum.
Ama anne, babanın ısrarı olmasa, bilinçli bir yöntemle işin izini sürmeseler Selin okula başlayabilir miydi?
O yüzden ısrar edelim, hakkımızı arayalım.
Ve mücadele edelim.
***
Bakın Fatma Durgut ne diyor?
“Down sendromlu olmayan bir çocuğa öğretmek için 1 kez uğraşıyorsanız, biz 100 kez çabalıyoruz. ‘Anne’ diyebilmesini bile 2-3 yıl bekledik. Sporu da zor öğrendi ama azimliydi, pes etmedi. Bu zorluğun sonucunda güzel şeyler olunca mutlu oluyoruz. Selin gibi çocuğum olduğu için çok mutluyum, o bize küçük şeylerden bile mutlu olmayı öğretti.”
“Bundan sonraki hedefiniz nedir” sorusunu da Fatma Durgut, “Özel çocukların annelerinin tek hedefi çocuklarının mutlu olmasıdır, daha fazla şampiyonluk kazanalım diye düşünmüyoruz” sözleriyle yanıtladı.
Ne kadar güzel bir cevap...
Baba Erdoğan Durgut ise “Tek amacımız down sendromlu çocuğu olan ailelere umut vermek, başarılarıyla örnek olmak istiyoruz” diye konuşuyor.
***
Bu ülkenin doğru rol modellerine ihtiyacı var.
Bu eksikliği gerçekten hissediyorum.
Doğru insanlar, doğru olaylar toplumun dikkatine sunulduğunda inanın dünyamız çok daha güzel olacak.
Sosyal projeler
eğitim üzerine
odaklansınlar
DOWN sendromlu ve otizmli çocuklarımızın, gençlerimizin eğitime ihtiyacı var.
Hem gençlerimizi, hem ailelerini yalnız bırakmamalıyız.
O yüzden diyorum ki...
Sivil toplum örgütleri, dernekler, odalar, federasyonlar, konfederasyonlar sosyal projelerini eğitim üzerine odaklasınlar.
Ve en azından bir süre eğitimden başka bir şey düşünmesinler.
Selin Durgut’un hikayesi bize güzel bir örnek sunuyor.
Yabancı plaka sayısı o kadar arttı ki
PAZAR günü Sasalı’dan Urla’ya gittim.
Yolda yabancı plakalı araçların sayısı o kadar fazlaydı ki yazmak istedim.
Yakın bir geçmişe kadar böyle bir şey dikkatimi çekmiyordu.
Sanki Türkiye’nin her kentinden temsilciler hafta sonu için İzmir’de buluşmuşlardı.
Bu İzmir’e olan ilgiyi gösteriyor.
Ama bu süreci iyi yönetmemiz gerekiyor.
Çünkü İzmir büyüyor ve daha da büyüyecek.
Birincisi toplu ulaşımı yaygınlaştırmalı ve ulaşım alışkanlıklarımızı değiştirmeliyiz.
İkincisi altyapı yatırımlarını artırmalıyız.
Bazı çevreler itiraz etse de; ikinci, üçüncü çevre yollarını şimdiden konuşmalı ve hatta planlamalıyız.
Üçüncüsü körfez geçişi gibi bana göre çok önemli bir projenin önünü açmalıyız.
Bugün olmasa yarın bu projeyi mutlaka yapmalıyız.
İzmir’in iki yakasını bir araya getirmeliyiz.
Öyle gözüküyor ki, Türkiye İzmir’i önümüzdeki yıllarda daha çok konuşacak.
Eğitim göçü de almaya başladı
SON aylarda şöyle şeyler de duyuyorum.
İzmir Anadolu’nun birçok kentinden eğitim göçü de almaya başladı.
Üniversiteden bahsetmiyorum.
İlköğretimden, liseden bahsediyorum.
O yüzden okul sayısında müthiş bir artış yaşanıyor, kontenjanların yılın başında dolduğunu biliyorum.
Babalar işe devam ediyor, anneler çocuklarıyla İzmir’de yaşıyor.
Böyle ailelerin de olduğunu duyuyorum.
İzmir ilginç bir dönemden geçiyor.
Paylaş