70 yaşındaki dahi çocuk

İSMET Berkan’ın Tekno Gündem’inde ilginç bir yazı vardı.Oradan aktarıyorum.

Haberin Devamı



70 yaşındaki dahi çocuk Frank Wilczek’i anlatan müthiş bir başarı öyküsü...
Büyük fizikçi Frank Wilczek’in yeni bir kitabı Fundementals: 10 Keys to Reality adlı kitabından özetler yapmıştı Berkan...
Wilczek kimdi?
İkisi de lise bile bitirmemiş, Polonya asıllı bir baba ile İtalya asıllı bir annenin çocuğu olarak New York Queens’te doğmuş. Daha ortaokulda, gittiği devlet okulunda IQ’su ölçülmüş ve çok yüksek çıkmış; o andan itibaren bir çeşit “dahi koridoru”nda yaşamaya başlamış. Liseyi iki sınıfı atlayarak 16 yaşında bitirmiş ve üniversiteye Chicago’ya gitmiş. Burada fizik, biyoloji ve matematik arasında daldan dala atladıktan sonra 4 yerine 3 yılda matematik mezunu olmuş. Ardından yüksek lisans ve doktora için Princeton’a gitmiş. Princeton’da doktora tezini tamamladığında sadece 21 yaşındaymış. Yani liseden çıktıktan sadece 5 yıl sonra doktora tezini tamamlamış. O tezde Wilczek ve tez hocası David Gross, atomun içindeki “kuvvetli güç”ü (strong force) çözdüler ve kanıtladılar. 21 yaşındaki Frank, bu teziyle 2004’te Nobel Fizik Ödülü’nü kazandı. “Kuvvetli güç” atom içindeki parçacıkları bir arada tutan şey; yani aslında atomu atom yapan güç. Bunun bulunması sadece meşhur Standart Model’i tamamlanmaya bir adım daha yaklaştırmadı, aynı zamanda evrenin doğuş anından sonraki ilk dönemleri hakkındaki bilgimizin de patlamasına neden oldu. Fiziğe ikinci büyük katkısı “karanlık madde”yi onun Axiom adını verdiği son derece hafif ve bugüne kadar henüz gözlenmemiş olan bir parçacığın oluşturduğuna ilişkin teorisiydi. Evet bu henüz kanıtlanmış değil ama karanlık maddeyle ilgili geri kalan bütün teoriler çöktü, şimdilik Axiom hala ayakta ve onu saptamak için deney tasarlama çalışmaları da Wilczek’in de katkılarıyla devam ediyor. Üçüncü büyük katkı, “zaman kristalleri” ile ilgiliydi. Dördüncü katkı ise maddenin bilinenden çok farklı bir hali olan anyonlarla ilgiliydi.
İsmet Berkan şöyle diyor;
“Frank Wilczek 70 yaşına basmak üzere. Lisede veya doktora çalışması yaptığı günlerden çok da farklı değil durumu. O yüzden yazının başlığında ‘70 yaşındaki dahi çocuk’ dedim, çünkü yaptığı her işten çocuksu bir heyecan duymaya, cevaplar aramaya devam ediyor. Henüz okumayı tamamlamadım ama 10 Keys onun gerçeklikle ilgili sorgulamasını popüler bir dille ama felsefi bir içerikle sürdürdüğü bir kitap. Kitapta uzun uzun tanrı ve din kavramlarından da söz ediliyor. Katolik bir ailede büyüyen Wilczek, kitabın adındaki 10 sayısının da 10 emirden geldiğini söylüyor zaten. Onunla yapılmış çok güzel bir söyleşiye denk geldim. Daha güzeli, Frank Wilczek’in The Scientific American dergisine kendi kitabını anlatmak için yazdığı yazıyla karşılaşmaktı. Fizik ve felsefe diline kuantum fiziğinin kurucu babalarından Niels Bohr tarafından kazandırılan ‘Complementarity’ (Tamamlayıcılık) kavramı etrafında şekillenen bu yazısı, Wilczek’in tam olarak nereye varmak istediğini iyi özetliyor aslında. Kitabı meraklısına öneririm.”
Böyle insanların, rol modellerin artması gerekir.
Pandemi döneminde ben bu başarı öykülerine takıldım.
Çok okudum, benzer hikayeleri seyrettim.
Size de tavsiye ederim.
İnsan o zaman bardağın dolu tarafını daha çok görüyor.
Ve gelecek için umutlanıyor.

Haberin Devamı

70 yaşındaki dahi çocuk

Haberin Devamı


Bu yazım Youtube’un fenomenlerine

DİJİTAL dönüşüm hepimizin hayatına yeni kavramlar getirdi. Her bir detayı ilgiyle takip ediyorum. Çünkü ben de o eko sistemin içindeyim. Bir gazeteci olarak bu dönüşü yaşayarak öğrendim ve yönetir oldum.
Geleneksel olanla yeni medya artık iç içe...
Ama tek başına hiçbiri olmuyor. Geleneksel dijitalden yararlanmak zorunda. Dijital ise gelenekseli göz ardı ettiği zaman istediği geri dönüşü alamıyor.
Tabii dijital dünya hayatımıza yeni rol modelleri getirdi.
İnstagram ve Youtube gibi çok kullanılan platformların ünlüleri olmaya başladı.
Yani fenomenleri...

70 yaşındaki dahi çocuk
70 yaşındaki dahi çocuk
70 yaşındaki dahi çocuk

Çoğunu ben de takip ediyorum.
İtiraf edeyim özellikle İnstagram’ı biraz kafamı dağıtmak, biraz eğlenmek için izliyorum.
Çok şey, çok yer, çok insan da tanıdığımı söylemeliyim.
Bana göre aşırı olanları, beğenmediklerimi bir tuşla siliyor geçiyorum.
Ama çocuklarımız bunları yapabiliyor mu?
Oğlum Atlas 9 yaşına basıyor. Sadece onunla değil yakın arkadaşlarıyla da ilgileniyorum. Aslında benim için de bir deneyim...
Z kuşağı artık kristal kuşağın çocukları nelerle ilgileniyor, takip ediyor bunları bilmek benim için de önemli...
Youtuber fenomenlerine bir çift sözüm var.
Örneğin Enes Batur, Laz Ali, Orkun Işıtmak, Yusuf Aktaş, Burak Şahin gibi milyonlarca takipçisi olan fenomenlere...
Sizleri ilköğretim çağında çocuklar da takip ediyor ve seviyorlar.
Bunu unutmayın.
Her bir takipçi sizin için önemli olabilir, anlıyorum.
Ama her biriniz o ekran karşısında milyonlara hitap ediyorsunuz.
Kullandığınız her kelimeden, yaptığınız her olaydan kendilerine bir pay biçen çocuklar, gençler var unutmayın.
Bozuk bir Türkçe kullanamazsınız, kullanmamalısınız.
Küfür etmeyin, etmemelisiniz.
Günlük hayatta yapmayacağınız şeyleri yapmayın, yapmamalısınız.
Şaka deyip; videonun sonuna sıkıştırdığınız bir kelimeliyle geçiştirmeyin, her seferinde sizi izleyen milyonları unutamazsınız, unutmayın.
“Seyretmesinler o zaman” diyerek de kurtulamazsınız.
Bu işler bu kadar basit olmuyor.
Şunu söylemeye çalışıyorum.
Dijital dünyada etik kavramı, ilkeler çok sonradan geliyor.
Tiraja, tıklamaya, beğeni almaya, daha fazla takipçi almaya odaklanan bir dünya eninde sonunda bitecektir.
Youtube’un fenomenlerine tavsiyem budur.
Sizi izleyen çocuklara, gençlere örnek olun, rol model olun.
Etkinizin daha fazla, daha güçlü olacağından emin olabilirsiniz.

Yazarın Tüm Yazıları