3.5 saatte İstanbul-İzmir 3.5 saatte Sasalı-Alsancak

DÜN önemli bir temel atma töreni vardı.

Haberin Devamı

“Gebze – Orhangazi - İzmir” otoyolu...
Başbakan Erdoğan, tören sırasında pazarlık yapmış.
Yedi yılda bitmesi planlanan projenin yüklenicileri; Erdoğan’ın ısrarını görünce önce “Altı...” demişler, ama “Beş yılda...” anlaşmışlar.
Sizi bilemem, ama ben altıya da yediye de razıyım.
Çünkü biliyorum ki...
Ulaşılabilir kentler daha hızlı gelişiyor.
Ekonomi de sosyal hayat da zenginleşiyor.
Düşünebiliyor musunuz, 3.5 saatte İzmir’den çıkıp İstanbul’a gidebileceksiniz.
Müthiş bir kolaylık...
Ben bu güzergahtaki bütün kentlerin de bundan etkileneceğini düşünüyorum.
Hayırlı olsun...
Ha bu arada...
Dün Sasalı’daki evimden çıktığımda saat sabah 9’u biraz geçiyordu.
Genelde daha erken çıkıyorum, ama yağmuru görünce sabah trafiğine takılmayayım diye düşündüm.
Ama yanılmışım...
İstanbul – İzmir’i 3.5 saate indiren projenin temelinin atıldığı gün ben Sasalı’dan gazetenin Alsancak’taki binasına 3.5 saatte gelemedim.
Şaka değil...
Sabahki bütün randevular, yazmam gereken yazılar hepsi ertelendi.
Tamam, yoğun bir yağmur vardı.
Ama ne olursa olsun, tam bir rezaletti...
Demek ki, daha büyük bir facia olsa, bütün kent alt üst olacak.
Arabadayken bir radyonun eksikliğini hissettim.
Öyle ilk 10’nun, haftanın en iyileri çalan bir radyo değil...
İzmirlilerin bir radyosunu...
Birisinin mikrofonun karşısına geçip; belki de yapacağı telefon bağlantılarıyla İzmirlileri yönlendirecek, yol durumunu söyleyecek, alternatifleri gösterecek bir radyo...
Adını ne koyarsanız koyun, sahibi kim olursa olsun...
Ama böyle bir yayına ihtiyaç var.

Haberin Devamı


Geçmiş hatırlanmadan gelecek kurulmaz

CAMİA olmak ayrı bir şey...
O camianın geleneğinin oluşu...
Geçmişiyle övünmesi...
Geleceğine sahip çıkması...
Anılarının olması...
Gelecek hayallerinin olması...
Ve bunları herkesle birlikte yapıyor olması...
Binlerle, on binlerle... Yüz binlerle...
Geçen gün 1912 Karşıyaka Derneği Başkanı Sait Gürsoy’dan gelen bir mesaj şöyle başlıyordu:
“En büyük buluşu ateş değildi insanın. Maddi dünyayla ilgili herhangi bir şey de değildi. Anlaşarak ekip halinde çalışmaktı en büyük buluşu insanın. Öğrendi, bencillerin, tek başına kalmış meyvesiz bir ağaç gibi kuruyup gittiğini... Bir araya geldi insanlar... Birleştiler; gruplar, topluluklar oluştu. Ve buralardan camialar çıktı. Biz de bunlardan biriyiz. Camiamıza, kentimize, kulübümüze gönülden bağlı, karşılıksız seven...”
Ne kadar güzel yazmış, Sait Gürsoy...
Ben de aynı duyguları paylaşıyorum.
Peki, 1912 Karşıyaka Derneği neyi yapıyor, kimleri bir araya getiriyor?
Karşıyaka’ya gönül vermiş, bu camiaya emek vermiş ve efsane olarak kabul edilen isimleri...
Kim düşündüyse yüreğine sağlık...
Kim projelendirdiyse ellerine sağlık...
İsimlerini dillerden düşürmediğimiz insanları hep kaybettikten sonra mı anacağız...
Sohbetlerden eksik etmediğimiz bu can dostlarımızı, hep birlikteyken niye alkışlamayalım...
Dernek, kulüpteki 70 yaş üstü sporcu veya yönetici kimliği altında hizmet vermiş 89 simge ismi 3 Kasım gecesi bir araya getiriyor.
Türkiye’de sivil toplum örgütlerinin işlevi tartışılıyor, nasıl bir yol izleyecekleri konuşuluyor.
Ben de herkese 1912 Karşıyaka Derneği’ni örnek gösteriyorum.
Bu gece bir hafıza tazeleme ama...
Daha çok dostluğu pekiştirme, aidiyet duygusunu geliştirme...
Karşılıksız sevginin ne anlama geldiğini hatırlatma...
Ortak hareket edebilmenin hazzını yaşatma...
Vefanın sadece bir semt olmadığını gösterme...
İyi ki...
Böyle insanlar var...
İyi ki...
Böyle camialar var...
O gece ben de oradayım.
Bu unutulmaz çınarları alkışlamak, onları yanaklarından öpmek...
Ve, elbette bir hatıra fotoğrafı çektirmek için...

Yazarın Tüm Yazıları