Paylaş
Diagnovir’in PCR testlerinin yerini alması hedefleniyordu.
Ve bilinen testlerden çok daha pratik; 10 saniyede yüzde 99’luk bir sonuç alıyorsunuz.
O günlerde Bilkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Abdullah Atalar ile konuşmuştum.
“Koronavirüs 150 nanometre boyutunda bir parçacık. Araştırmacılarımız yıllarca nano boyuttaki parçacıklarla uğraştılar. Sadece ağızdan alınan sürüntü için hızlı bir kit ve optik düzenekle hızlı tanı yapabiliyor. Pozitif olması halinde 5-10 saniye içinde sonuç veriyor, negatiflik olması halinde ise 20-30 saniye içinde sonuçlanıyor. Yapılan kontrollerde bu yöntemle pozitif bulduklarımızın PCR’ı negatif çıksa bile birkaç gün sonra PCR’larının pozitife döndüğünü gördük” demişti.
Ve...
Diagnovir geliştirildi, kullanıma hazır hale getirildi.
Bilkent Üniversitesi’nin mezuniyet töreninde de bir deneme yapıldı.
Atalar, “Üniversitemizin mezuniyet töreni 4 bin kişilik açık bir alanda yapılıyor, 8 ayrı seansta gerçekleştirilen her törene ailelerle birlikte yaklaşık 1200 kişi katılıyor. Tören alanında bulaş açısından sosyal mesafenin yeterli olmasına rağmen bu yıl ilk kez bu sistemi kullandık” dedi.
Herkes çocuklarının mezuniyet törenini görmek ister.
Eğer bu sistem kullanılmamış olsaydı; önceden PCR testi yaptırmanız gerekirdi.
Geçen o üç günde virüsü kapma şansınız da olabilirdi.
Diagnovir gibi yeni yöntemler hayatı kolaylaştıracak. Anlaşılıyor ki; bu virüslü yaşamaya devam edeceğiz.
Bir daha kapanma olmamalı
10 gün önce Türkiye Galler maçına Bakü’ye gittim. Gitmeden önce PCR testi yaptırdım. Türkiye’ye dönerken de testi tekrarladım. Bir buçuk yıllık süreçte birçok kez bunu yapmak zorunda kaldım. Ben çekinmiyorum. Ama bazı insanlar burnuna, sonrasında da boğaza sokulan bu çubuktan epey şikayetçi... Doğruyu söylemek gerekirse sevimsiz de bir durum...
Ama şüphelendiğiniz durumlarda yaptırmak zorundasınız. Diagnovir benzeri çözümler bu işlemlerden çekinen insanları biraz olsun rahatlatabilir.
Bilkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Abdullah Atalar sisteme ilginin çok olduğunu söylüyor.
Örneğin büyük havaalanları talepte bulunmuş. Yine örneğin Alman Futbol Ligi istemiş.
Bakü’de aylar sonrasında seyircili bir maç izledim. Boş tribünleri herkes gibi ben de sevmiyorum.
Dünyayı bir daha kapatmamak, insanları evlerine göndermemek lazım.
Diagnovir iyi bir çözüm ama daha küçük maliyetlerle işyerleri için çözümler gerekir.
Bu testlere ihtiyaç duyacağımız kesin...
Sinovac olanlar bu
araştırmayı okusun
MANİSA CBÜ Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları, Halk Sağlığı ve Tıbbi Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı öğretim elemanları Sinovac ile ilgili bir çalışma yürütüyor.
Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sinem Akçalı, “Çalışmanın güzel bulgularından biri, izlediğimiz grupta hastalanan kişi sayısının çok az olması” diyor.
Bu iyi haber...
Biraz konuşmamız gereken ikinci haber ise şöyle;
‘Sinovac Aşısının Bağışıklık Yanıtı 3’üncü Ay İzlem Sonuçları’na göre sağlık çalışanlarının yüzde 95.2’sinde, ikinci aşıdan üç ay sonra antikor düzeylerinin düşüş gösterdiği belirlenmiş.
65 yaş üstü, sağlık çalışanları ve ilk aşılananlar Sinovac oldu.
Bu gösteriyor ki; altı aydan sonra bir üçüncü aşı ihtiyacı ortaya çıkacak.
Daha net bilgi şu;
“Çalışma grubunun yüzde 23’ünün 3 aylık süre içerisinde antikorları negatifleşiyor ya da Kovid-19 hastalığına yakalanabiliyor. Ama yüzde 77’si de pozitif antikor düzeyleriyle hayatlarını idame ettiriyorlar.”
Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Erhan Eser’in önerisi şöyle;
“Antikor oranları ağustos ayı sonuçlarımızda yüzde 77’den yüzde 50’lere düşerse sağlık personelinin 3’üncü doz aşı için hazırlanması gerekir diye düşünüyorum...”
Vatandaşla müteahhit
karşı karşıya gelmesin
EGE Koop Genel Başkanı Hüseyin Aslan ısrarla söylüyor.
“30 Ekim İzmir depreminde evi yıkılan ve depreme dayanıksız raporu verilerek evi boşaltmak zorunda bırakılan vatandaşa teknik, hukuki, danışmanlık hizmeti verilmeli...”
Devam ediyor; “TOKİ kaynaklarından maliyetin yüzde 70’ini karşılayacak kredi desteği ve 20 yılda ödeme kolaylığı sağlanmalı...”
Uyarıyor; “Vatandaş şu an oturduğu hasarlı evini istemeye istemeye satıyorsa, yeni yapılacak konutunun maliyetini ödeyemeyecek olduğunu düşündüğü için ya da krediler yeterli olmadığından yıllardır başını soktuğu evini satmak zorunda kalıyor.”
Öneride bulunuyor; “Şu anda bankalar yüksek faizle kentsel dönüşüm için kredi veriyor. Ancak verilen kredi miktarı çok düşük. Faizler de yüksek, en az 20 yıl vadeli olmalı. Geri ödeme de vatandaş konutunda oturmaya başladıktan sonra olmalı. Müteahhit ile vatandaş karşı karşıya bırakılmamalı. Bu konuda devletin teknik ve hukuki danışmanlık yapması lazım. Ayrıca deprem fonu ile hükümet bütçeden kaynak aktarmalı. Vatandaşlar kredilerini bankalardan değil, düşük faizli toplu konut fonundan kullanmalı.”
Hüseyin Aslan hiç kimsenin gitmediği yerlere gidip kentler yarattı. Örneğin bugün çok popüler olan Seyrek, Ulukent, Torbalı gibi yerlerde kimse yokken Ege Koop vardı. Ve bugüne kadar Ege Koop’tan ev alıp mutsuz olan kimseyi görmedim. Uygun fiyatlarla konut sahibi oldu İzmirliler...
Biliyorum kooperatifler Türkiye’de hep tartışıldı, belki de ikinci plana atıldı. Yanlış örnekler elbette çok... Ama kooperatifçiliğin yüz akı Ege Koop’tur. Ve ben Hüseyin Aslan bir şey söylüyorsa hep dikkate alırım.
Ve şunu söylüyor; “İzmir’deki binaların yüzde 60’ı riskli. Orta ve yüksek riskli binalarda ikamet halen sürüyor. 20-25 yıllık binalara devlet ve yerel yönetimler el atmalı, acil risk analizi yapılmalı. Bina kimliği derhal hayata geçirilmeli, gerekli bilgiler apartman girişine asılmalı.”
Paylaş