Siyaseti konuşurken geleceği kaybetmek

Her haliyle değişik bir dönemden geçiyoruz. Ne siyasiler ne de kamu görevlileri yapması gerekenlerden ya da sorumluluk alanlarından değil de algıları üzerinden veya taraftarlıklar üzerinden değerlendiriliyor.

Haberin Devamı

Başarının kriteri, dünyanın kabul ettiği ortak değerlerden uzaklaştı. Kutuplaşma sözcüğünün bile cılkını çıkardık. Taraflarını seçenler objektiflikten uzaklaştı, bizi biz yapan, bir yapan değerlerden giderek uzaklaşmaya başladık.
Makamlar değersizleşti. Karşıtlıklar üzerinden herkes her makama kolaylıkla layık görülebiliyor.
Ülke olarak en önemli derdimiz koltuklar oldu.

* * *

Hiç bitmeyen tartışmalarımızı özetle bir sıralayalım ne demek istediğimi daha kolay anlayacaksınız.
• Cumhurbaşkanı kim olacak?
Kemal Kılıçdaroğlu gerçekten aday mı?
Ekrem İmamoğlu ya da Mansur Yavaş mı aday olmalı?
Meral Akşener hakikaten Cumhurbaşkanı adayı olmak istemiyor mu?
• Parlamenter sisteme dönüş olacak mı?

* * *

Soruları çoğaltmak mümkün. 2018 Haziran ayında yapılan seçimin ardından sistemi tartışmaya başladık, 2019’daki yerel seçimlerin ardından İstanbul ve Ankara belediye başkanlarının Cumhurbaşkanı adayı olup olmayacaklarını…
“Kısır tartışmalar olmasın, hepimiz kardeş olalım” romantizminde değilim elbette. Siyasi tartışmalar Amerika’da da oluyor, Avrupa’da da o ayrı mesele. Ama gerçeklerle bizim uzunca bir süredir oyalandığımız gündem birbirini tutmuyor. Dört yanımız ateş çemberi. Sınırımızda ve sınır ötemizde olan bitene konsantre olmalıyız. Dünya büyük bir teknolojik devrimden geçiyor. Ekonomiden güvenliğe, sağlıktan sosyal ilişkilere kadar alıştığımız her şeyin kuralları değişiyor.
Biz ise siyaseti konuşurken geleceği kaybetme tehlikesi ve tehdidiyle karşı karşıyız.

 

Haberin Devamı

‘ANKARA’DA YAPACAK BİR ŞEY YOK’

2000’den bu yana öğrenci olarak geldiğim Ankara’nın son 16 yılını gazeteci olarak izliyorum. ‘Ankara’da yapacak bir şey yok’ sözünü sadece İstanbullulardan değil maalesef yurdun pek çok yerinden duydum. Bu kenti çok sevmekle birlikte eleştirilere de kulak tıkamamak lazım.
Ankara’da sosyal hayat açısından ciddi bir kısır döngü var. Kafeler, restoranlar arasına sıkıştık maalesef. Pandemiye kadar komuta alışveriş merkezlerindeydi. Şimdi onlar da taca çıktı.
Siyasi çekişmelerin de başkenti olan Ankara’da kayda değer bir kesime göre bu ‘renksizliğe’ sebep Ankara’daki şehircilik ve yönetim anlayışıydı. Bu muhalif bakış açısının haklı olduğu başlıklar pek tabi ki var. Ankara yaya merkezli bir şehir değil. Meydanların olmaması, doğal şehir parklarından yoksun olması, milli maç oynanacak stadının bile olmaması, kentin farklı dokularından insanların bir araya gelmesine engel oldu ve kentlileri yalnızlaştırdı. 2018’den bu yana muhalif bakışın tüm bu eksikliklere sebep olarak gösterdiği Melih Gökçek yok. Bir buçuk senelik Mustafa Tuna döneminden sonra seçimi kazanan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş dört ay sonra üçüncü yılını tamamlayacak. Yavaş, tüm anketlerde Cumhurbaşkanlığı için öne çıkan isimlerden. Siyasi tartışmalardan uzak duruyor. Dijital mecralardaki popülaritesi farklı kesimlerde sempati yaratıyor. Seçimi kazandığından bu yana artan bir popülaritesi var. Yavaş’a yönelik muhalefetin “Bir şey yapmıyor. Ama algısı yüksek” merkezli eleştirileri karşılık bulmuyor. Belediyeciliğine yönelik tenkitler, ‘Cumhurbaşkanlığı adaylığı ihtimali’ zırhına takılıyor.
Tüm bunlar olurken Ankara’nın makus talihi halen değişmiş değil. ‘Ankara’da yapılacak bir şey yok’ sözünü halen büyük bir memnuniyetsizlikle duymaya devam ediyorum.

Yazarın Tüm Yazıları