Paylaş
Ankara’daki yapılaşmadan memnun olan varsa çıksın söylesin. Düşünsenize kentin yakın zamana kadar en değerli mülklerinin olduğu Çukurambar’la ilgili dönemin Belediye Başkanı Mustafa Tuna, “Çukurambar öldü, Allah rahmet eylesin” demişti, Başkan Mansur Yavaş da son seçimde adaylığı sırasında aynı bölgedeki evinde sonradan yapılan bir gökdelen yüzünden perdesini açamadığını, plansızlık yüzünden tüm mahremiyetlerinin kaybolduğunu söylemişti.
*
Herkesin gözü önündeki Çukurambar böyle de kentin diğer bölgeleri farklı mı? Çayyolu, Ümitköy, İncek’de son yıllarda yapılan dev rezidanslarla iç içe müstakil evler; kentin 4 bir yanında noktasal yapılmış planlarla apartmanların arasında yükselen gökdelenler...
Tüm bunlara yenilerinin eklenmeyecek olması da bu görüntü kirliliğini maalesef kapatmayacak. Öte yandan ‘Bundan sonra ne yapılabilir?’ sorusuna yanıt aranması kaçınılmaz bir durum.
*
Bir şehrin kalitesinin artması, kentler arası yarışta var olmasının ilk şartı merkez ya da merkezlerinin canlı olmasından geçiyor. Merkezi canlı olmayan şehrin ne ekonomisi iyi olur, ne turizmi canlı olur, ne de dünya başkentleri arasına girer. Ulus bu kentin değil ülkenin var olduğu merkez, Kızılay, modern Ankara’nın merkezi. Son 10-15 yılda doğan çocukların kaçı Ulus’u, kaçı Kızılay’ı görmüştür bilemiyorum. 'İşi olmayanların sosyalleşmek için gitmediği Türkiye’nin başkentinin kalbi mi olur' diyerek sohbete başladık Atılım Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölüm Başkanı Şehir Plancısı Doç. Dr. Savaş Zafer Şahin’le. Şahin bu şehir için kafa yoran ve bunu yıllardır istikrarlı bir şekilde yapan nadir insanlardan. ‘Zafer Hoca’ya Ulus nasıl kurtulur?’ diye sordum 11 maddede reçeteyi yazdı:
Doç. Dr. Savaş Zafer Şahin
GEÇMİŞ HATALAR VE UYGULAMALAR DİKKATE ALINMALI
* Ulus, tarihsel olarak belli başlı kentsel parçalardan oluşan katmanlı bir yapı gösteriyor. Bunlar; Cumhuriyet Döneminde yapılaşan kısım, tarihi ticaret merkezleri (hanlar bölgesi), Ankara Kale İçi ve yakın çevresi, Hamamönü ve Hamam arkası, Hacı Bayram Bölgesi olarak sıralanabilir. Bu sebeple Ulus düşünülürken tüm bu bölgelerdeki geçmiş hatalar ve uygulamalar dikkate alınmalı.
* 2005 yılında onaylı koruma planları Büyükşehir Belediye Meclisi’nce hukuksuz bir kararla iptal edilmişti. Daha sonra Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan tüm planlar da koruma nitelikleri olmadığı için mahkemeler tarafından iptal edildi. Dolayısıyla Ulus Tarihi Kent Merkezi’nin (UTKM) en önemli sorunu, onaylı bir koruma amaçlı imar planı bulunmaması.
* Plansız geçen yaklaşık 15 yıllık dönemde alanda yapılan uygulamalar koruma yaklaşımlarının çok ötesinde hatalarla yürütüldü. İller Bankası gibi tescilli yapılar yıkıldı, Posta Caddesi ve etrafındaki yapıların yıkım tehdidi ekonomiyi olumsuz etkiledi, Hacı Bayram gibi alanlarda tarihi yapılar yapılırken tarihi doku değiştirildi, tüm bu noktasal müdahalelerle UTKM’de yer alan ticari faaliyetler ve sosyal doku geri dönüşü olmayacak şekilde olumsuz etkilendi.
* Bu sebeple öncelikle Büyükşehir Belediyesi’nin UTKM’de yapacağı uygulamaların bir 'tarihi canlandırma projesi' olarak ele alınması ve salt inşai faaliyetler olarak değil aynı zamanda bir yerel kalkınma projesi olarak da kurgulanması gerekiyor.
UNESCO ADAYLIĞI İÇİN ÇALIŞMALAR BAŞLATILMALI
* Bu canlandırma projesi üç temel ayak üzerine oturmalı. Bunlar, alanın UNESCO Dünya Miras Listesine de adaylığı düşünülerek ‘Yönetim Planı’nın hazırlanması ve bir ‘Alan Yönetiminin’ kurulması, alanın bir güncel ve gerçekçi ‘Koruma Amaçlı İmar Planı’nın yapılması ve alanda bir ‘Yerel Kalkınma Modeli’ oluşturulmasıdır.
* UTKM, ‘Cumhuriyet Ankara’sı alanı olarak, Ankara’nın tarihi bölgelerinin tamamını içerecek şekilde UNESCO Dünya Miras Listesi’ne aday gösterilmeli. Bu yeni alan önerilirken, alanın nasıl korunacağının ve yönetileceğinin eylem planı olarak adlandırılan ‘Yönetim Planı’nın yapılması gerekiyor. Bu anlamda alana bilimsel liderlik edecek bir ‘Alan Başkanı’nın ve bilimsel danışma kurulunun oluşturulması da çok önemli.
* Bu çalışmalarla eş zamanlı olarak bir koruma amaçlı imar planı çizilmeli. Ulus’un ilk koruma amaçlı imar planı 1989 yılında bir yarışma ile elde edilmişti. Hem bu geleneği hatırlatmak, hem fikir zenginliği sağlamak hem de yarışma ile proje elde etmeyi unutan Ankara’ya yarışma kültürünü hatırlatmak için ‘Ulus Koruma Amaçlı İmar Planı Yarışması’ açılabilir. Uygulanacak planın bu yarışma ile elde edilmesi yerinde olur.
* Ayrıca, üniversitelerin ilgili bölümleri ile, UTKM’nin ekonomisini, esnaf ve geleneksel kültür üzerinden geliştirmeyi hedefleyen, istihdam, iş geliştirme ve eğitim boyutları da bulunan bir yerel kalkınma projesi oluşturulmalı. Bu şekilde Ulus eski canlı günlerine geri dönebilir.
* Bu çalışmaların ardından UTKM’nin öncelikli proje alanları belirlenmeli, bu projelere ilişkin kentsel tasarım projeleri hazırlanmalı. Yapılacak tüm uygulamalarda Ulus’un çok katmanlı bir tarihi doku olduğu, yer yer bir metre derinlikten bile Roma kentinin kalıntılarının çıktığı unutulmamalı.
* Çalışmaların içerisinde, alanın belli kısımlarının yayalaştırılması, ulaşımın tamamen toplu taşım odaklı hale getirilmesi, alanda turizm rotalarının oluşturulması ve alanın hem gece hem de gündüz yaşayan hale getirilmesi gibi düşünceler ele alınabilir.
* Yine alanda bulunan işlevlerin de bir planlama yaklaşımı ile yeniden ele alınmasına ihtiyaç var. Yaratıcı endüstriler, teknoloji odaklı küçük işletmeler ve sivil toplum örgütlerinin Ankara Kent Konseyi’nin katkısıyla doğru planlama ile alanda yer seçmesini sağlamak önemli olabilir.
SİYASET ÜSTÜ ANLAYIŞLA ELE ALINMASI ŞART
Şahin’in tarihi kent merkezine dair teşhisi ve tedavi yöntemi net. Burada işin koordinasyonu Büyükşehir Belediyesi’nde. Büyükşehir, kararlı ve cesur adımlar atmak zorunda. Elbette bölgenin bağlı bulunduğu Altındağ Belediyesi de sorumlu. Merkezi yönetim de imkanlarını seferber edip Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı eliyle tarihi kent merkezini canlandırmalı. Ülkenin kurtuluş ve kuruluş hikayesinin yazıldığı Ulus’un kurtuluşunun siyaset üstü bir anlayışla ele alınması şart.
DTCF YÜKSEK İHTİSAS’IN DEVRİNİ BEKLERKEN...
Konu, tarihi kent merkezinin kurtuluş reçetesi olunca bölgedeki güncel başka bir konuya değinmeden de geçmeyelim. Yer, Atatürk’ün bizzat adını verdiği ve onun yüksek uygarlık idealini gerçekleştirme isteği üzerine kurulan Dil Tarih Coğrafya Fakültesi (DTCF).
Bilkent’e yapılan Ankara Şehir Hastanesi’nin açılması ve Yüksek İhtisas Hastanesi’nin de buraya taşınmasının ardından, bu köşeden Ankara Üniversitesi’nin 1983 yılında kendilerine tahsis edilen ve Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi olarak kullanılan binayı, Dil Tarih Coğrafya Fakültesi (DTFC) ile birleştirmek istediğini yazmıştım.
Hürriyet Ankara’ya konuyu anlatan DTCF Dekanı İhsan Çiçek, “Yaklaşık 10 bin öğrenciye hizmet veriyoruz. Metrekareye bir kişi düşüyor, sıkıştık. Allah korusun, bir yangın çıksa itfaiyenin girebileceği bir kapımız yok. Sağlık problemi olsa ambulansın ilerleyebileceği durum yok. Hem iş güvenliği, hem nitelikli eğitim, hem güvenlik açısından alanın sahibine devri elzem bir olay. Burası Atatürk’ün bizzat kurduğu dil tarih yüksek hedefi doğrultusunda eğitim öğretim amaçlı kullanılmaya devam etmeli” sözleriyle çağrı yapmıştı.
DTCF, hastane binasının kendilerine devredilmesini beklerken geçtiğimiz günlerde yeni bir gelişme yaşandı. Bakanlık, boşaltılan binanın önüne, ‘29 Mayıs Devlet Hastanesi Yüksek İhtisas Semt Polikliniği’ afişi astı.
Bu gelişmenin ardından akıllara, “E o zaman Yüksek İhtisas neden Bilkent’e taşındı, Hemen yanı başında İbn-i Sina ve Hacettepe Hastaneleri bulunurken, Dikmen’deki 29 Mayıs Hastanesi’nin bu tarihi kent merkezi bölgesiyle ne ilgisi var?, Yine Türkiye’nin önde gelen iki hastanesinin yanı başına poliklinik ne amaçla açılabilir?” soruları geldi.
Tavsiyem Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın buradan bir geçmesi ve kararı hem kent hem bölge hem de DTCF’nin haklı talebi üzerinden bir kez daha değerlendirmesi.
Paylaş