Paylaş
Piyasa uzmanları sanayi üretiminin yüzde 15 civarında bir artış göstermesini bekliyordu. Bu artış zaten iyimser bir beklenti olan yüzde 15’lik artış beklentisinin bile 1,5 puan üzerinde. Yani yine beklentinin üzerinde bir gelişme sözkonusu. Yılın ilk beş ayındaki sanayi üretimi artışı ise yüzde 13.2 oldu. Bu rakam ile birlikte sanayi üretim endeksi de ulaştığı 125.5’lik seviyesi ile tarihinin en yüksek seviyesini görmüş oldu.
Ama maalesef bu rakamların piyasalarda yeni bir alım hareketi yaratmasına imkan yok. Hatta ufak bir kıpırdanma yaşanması bile çok olası değil. Çünkü piyasalar artık bu meselelerle çok fazla ilgilenmiyor. Ekonominin genel gidişatı, makro rakamlar, ekonominin performansı, ya da şirketlerin planları, hedefleri, stratejileri ile de ilgilenmiyor.
Piyasalar inanabilecekleri hayallere ihtiyaç duyuyor. Bu hayallerin en güçlü olanı ise AB beklentileri, hem basın, hem siyaset hem de ekonomi çevreleri bu rüyanın peşine takılmış durumda. 2005 yılı ile ilgili beklentiler konuşuluyorken hemen hemen herkes 2005 yılında AB ile üyelik müzakerelerinin başlayacağını dile getiriyor.
Bu rüyaya bir tek finans çevreleri inanmıyor. Aslında deliler gibi inanmak isityor ama ağzı o kadar çok yanmış durumda ki bir türlü risk almayı beceremiyor. Böyle olunca da borsa olduğu yerde saymak zorunda kalıyor.
Yine benzer bir rüya da ekonominin son üç yıldır gösterdiği performansı gelecek üç yıl da göstermesi. Finans çevreleri bu konuda o kadar katı ki, “Türkiye disiplinini yitirmemeli. Bunun için de IMF ile yapılabilecek en bağlayıcı anlaşma yapılsın. Biz tek başımıza kalırsak bir daha yanı disiplini sergileyemeyiz” diyor finans çevreleri.
Ama son açıklamalardan anlıyoruz ki IMF ile ilgili haberleri de en erken Eylül ayında alabileceğiz. Tıpkı AB ile ilgili gelişmelerin sonbahardan itibaren esinleşmeye başlayacağı gibi.
Yani sıcak bir yaz olacak ama bunun yatırımcıya faydası olmayacak gibi görünüyor.
Paylaş