Paylaş
İMKB 100 Endeksi'nin geçen hafta perşembe gününden bu yana yükseldiğini unutmayarak mevcut gündem maddelerine baktığımızda maalesef yükselişi başka bir isimle tanımlamak pek mümkün görünmüyor. Çünkü daha önce de ifade ettiğimiz gibi fırsatlarla risklerin iç içe geçtiği bir piyasa ile karşı karşıyayız.
Üstelik bizim bahsettiğimiz ralli sadece bu hafta yaşanılan yükseliş. Oysa İMKB 100 Endeksi 8 Ekim'den bu yana değer kazanıyor. Senas içi değerler dikate alınıdğında 8.600'lerden 10.400'ün hemen altına kadar çıktığını görabiliyoruz. Neredeyse 2,000 pualık bir yükseliş. Bu kadar belirsizlik içinde böyle bir yükseliş varsa ben kendi adıma temkinli olmayı tercih ederdim.
Irak operasyonu
Oysa borsa açısından bakıldığında temel kırılma noktalarında bir değişiklik olmadığı görülüyor. Örneğin Irak'a yapılacak olan ABD müdahalesi. Son bir iki haftalık seyre bakıldığında borsa yatırımcısındaki tutumun sanki böyle bir operasyon hiç olmayacakmış gibi şekillendiği görülüyor ki bu orta vadede ciddi bir tehlike olduğunu gösteriyor.
Oysa uluslararası politika uzmanları gelişmeleri yorumlarken ABD'nin mevcut emperyal yapısını sürdürülebilir kılmak için "haklı savaş" tezi çerçevesinde Irak'a müdahalesinin kaçınılmaz olduğunda birleşiyorlar. Buna ek olarak Bush yönetiminin gerekirse Birleşmiş Milletleri devreden çıkararak tek başına müdahale edebileceği gerçeği de senatodan alınan yetkilerle iyice somuta indirgenmiş durumda.
Ayrıca BM desteği olmadan girişilecek bir Irak operasyonu sanıldığının aksine ABD için eksi puan olamayacak; ABD'nin emperyal yapılanmasının en temel savunucuları olan "şahinlerin" ABD siyaset yapılanmasına yönelik gerçekleştirdikleri "post-modern" bir darbe olarak bu kesimin etkinlik ve gücünü artıracak.
Kısacası ABD hançerini bir kere daha daha çekti ve en eski savaş gelenekleri ışığında duruma bakarsak bu hançer kan dökülmeden kınına girmeyecek. Bu kan tüm Ortadoğu'yu boğacak kadar güçlü bir sel halinde akabilir ama ne gam. ABD'nin "tarihin en büyük" gücü olduğu iddiası realize olacaksa akacak kan ufak bir bedel.
Türkiye'nin konumu
Ülkenin dört yanından yükselen "Irak'ta savaş'a hayır" seslerine karşın bu kanı akıtması en muhtemel olan ülke ise Irak'tan sonra Türkiye. Ve borsada bu kanın fiyatı tartışılmaya başlandı bile.
Daha önce de ifade ettik, ABD'nin müdahaleye destek-katılım karşılığında Türkiye'nin borçlarını silmesinden tutun da 6 milyar dolardan 20 milyar dolara kadar yeni yardım alacağı yönünde söylentiler artık iyice yüksek sesle telaffuz edilmeye başlandı. Yani İMKB 100 Endeksi'nde yaşanılan yükselişin önemli bir parçasını da bu kan pazarlığı oluşturuyor.
Kuzey Irak ve toprak bütünlüğü
Fakat yine aynı eksende ele alınması gereken bir başka risk daha var: Kuzey Irak'ta kurulması olası bir Kürt Devleti. Entellektüel seviyedeki tartışmalarda, bizim sınırlarımız dışında bir yeni bir devlet kurulmasının sakıncalı olmadığından tutun da eğer kurulursa Türkiye Cumhuriyeti'nin bu devletin hamisi olması gerektiğine kadar kamuoyuna bir çok önerme sunuluyor.
Ama Kürt Devleti tartışmalarında gözden kaçırılmaması gereken en önemli konu Ortadoğu'da sınırlar bir kere değişmeye başlarsa bunun nerede duracağının kesinlikle meçhul olduğu gerçeğidir. İran, nispeten Suriye ve tabii ki Türkiye, barındırdığı Kürt nüfusu için böylesine bir çekim merkezine izin vermemeye kararlı olduğunu sık sık ifade ediyor. Buna karşılık ABD'nin -her ne kadar inkar etse de- kukla bir Kürt devleti için ciddi anlamda çaba harcadığı da ortada.
ABD bu kozu iki şekilde kullanıyor, Birincisi Türkiye'yi "Sen asker vermezsen ben de Kürtlere devlet kurdurup onları kullanırım" blöfü ile müdahaleye ortak etmek, ikincisi ise her halükarda kurulacak gibi görünen kukla bir devlet ile İran'ın toprak bütünlüğünü -bu arada tabii ki Türkiye'nin de- tehdit eder hale gelebilmek.
Kimi siyasetçiler bu ihtimal gerçekleşse bile ABD'nin bu silahı Türkiye'ye karşı kullanmayacağını iddia ediyor. Ben ise, kendi elimde olmayan bir silahın bir gün bana doğrultulmayacağından emin olmamam gerektiğini düşünüyorum. Borsa yatırımcısı da unutmamalı ki eğer bu silah ateşlenirse şarapnellerin en büyüklerinden biri de seans salonuna düşecek.
Seçim sonrası
Bu arada eğer son ada bir değişiklik olmazsa AKP'nin birinci parti çıkacağı bir seçim sürecine giriyoruz. Bu partinin iktidarında neler yaşanacağını şimdiden öngörmek mümkün değil. Ama AKP yöneticilerinin son bir iki aylık pratiklerine bakıldığında -umarım yanılıyorumdur- durum pek iç açıcı değil gibi görünüyor. Tabii ki daha hükümetin nasıl kurulacğı konusunda senaryo bile üretilemeyor. Dahası parlamentonun hangi partilerden müteşekkil olacağı konusunda da ufku açık bir tahmin yapmak dahi olanaksız.
O nedenle borsanın bu kez gelenekten ayrılacağını ve seçim sonrası yükselişin çok uzun soluklu olmayacağını hatta seçimler sonrası ciddi bir geri dönüş yaşanabileceğini düşünüyorum. Bunu engellemenin tek yolunun ise, oluşacak yeni hükümetin -AKP'li ya da AKP'siz- sadece sermaye piyasasına değil ekonominin tüm unsurlarında güven ortamını sağlaması gerekliliği olduğu ise artık ortak bir kanaat.
Paylaş