Kıbrıs’ı izlerken...

Kıbrıs sorununun çözümü için Türkiye ve uluslararası toplumun ortaya koyduğu irade çerçevesinde gerçekleştirilen New York görüşmeleri inanılmaz bir diplomasi trafiğine sahne oluyor.

Haberin Devamı

Uluslararası ilişkiler ve siyaset öğrencilerinin derslerine konu olabilecek bir süreç yaşadığını, dünyanın önemli başkentlerinde elçilik telefonlarının hiç susmadığını, diplomatların bir sağa bir sola koşuştuklarını rahatlıkla görebiliyorsunuzdur eminim.
Ben kendi adıma sabahlara kadar televizyon başından ayrılmadan yerli yabancı tüm TV kanallarını dolaşarak Kıbrıs konusunda ne olup bittiğini anlamaya çalışıyorum.

Dün hakikaten hiç beklemediğimiz bir gelişme ile karşı karşıya kaldığımızı herkes kabul ediyor. Uluslararası siyaset yorumcuları Türkiye’nin yeni önerisinin çok önemli bir milat anlamına geldiğini ve “çözümden kaçan” taraf olma görüntüsünün silinmesinde önemli rol oynayacağını düşünüyor. Gerçi, bu yorumların tartışmaya açık olduğunu hatırlatmamız gerek. Çünkü diplomaside bazen birkaç dakika içinde rüzgar yön değişirebiliyor. Fakat yine de elimizde Türkiye’nin bu kez Kıbrıs konusunda çözüm isteğinin güçlü dinamikler tarafından yönlendiriliğini gösteren deliller var. Ve bunların da kısa vadede piyasaları olumlu etkileyeceğini belirtmemiz gerekiyor.

Haberin Devamı

Bu noktada ister istemez bir uyarı yapmamız da gerek. Görüşmeler devam eder ve bir sonuca ulaşılabilir. Fakat ulaşılacak sonucun ya da çözümün Türkiye’inn lehine olacağı garantisi hala mevcut değil. Kaldı ki, Türkiye istediğini alsa bile bu asıl eksen üzerinde bizim umduğumuz kadar etkili olmayabilir.

Nedir asıl eksen? Elbette ki Avrupa Birliği.
Türkiye Kıbrıs sorununda çözüme ulaşarak ya da en azından çözüm isteyen taraf olduğunu göstererek 2004 yılı sonunda bir müzakere takvimi almayı umuyor. Çünkü AB açıkça söylemese de Kıbrıs konusunun müzakere takvimi önünde engel olduğunu çeşitli vesilelerle ima etti. Ama yine de çözüme ulaşılması müzakere takviminin garantsi değil. AB başka bir gerekçeyle, öneğin PKK lideri Öcalan’ın yeniden yargılanması, Türkiye’nin kabul edemeyeceği üniter devlet yapısını tehdit edici nitelikte talepler ya da hiç olmadı ekonomik gerekçelerle müzakere takvimi vermeme yoluna gidebilir.

Piyasalar şu ana kadar yaşanan gelişmeleri bir hayli iyimser algıladı. Bunun etkisini borsada gayet net biçimde gördük. Endeks açılıştan itibaren hızla değer kazandı ve 18 bin 700’lü seviyelere çıktı. İşlem hacmi sadece birinci seansta 1 katrilyona yaklaştı. Faziler 23 Mart kağıdında hemen 1 puan kadar gerileyerek yüzde 24’ün alt seviyelerine yaklaştı. Dolar bir önceki günkü kapanışa göre neredeyse 20 bin lira geriledi.

Haberin Devamı

Ama bu sürdürülebilir bir yükseliş değil. Çünkü diplomaside bazen bir kaç dakika içinde rüzgar yön değişirebiliyor. Bugün Türkiye’nin bir adımı ile yükselen piyasalar, yarın Rum tarafının ve Yunanistan’ın karşı hamlesi ile değer yitirebilir. O nedenle görüşmeler sonuçlanana ya da resim net bir şekilde ortaya çıkana kadar karşımızda dalgalı bir piyasa olacak.

Yazarın Tüm Yazıları