Paylaş
3 Kasım seçimlerinde iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi’nin vizyonunda da STK’lar oldukça ciddi bir yer tutuyor. AKP, hemen her kararını (genelde bu kararların ekonomik kararlar olduğunu not edelim lütfen) STK’larla görüşerek aldığını söylüyor. Kabine üyeleri hemen her konuşmalarında vardıkları kararları STK’ların da görüşlerine başvurarak aldıklarını övünerek ifade ediyorlar.
Oysa acı bir gerçek var sayın okuyucu; kandırılıyorsun, kandırılıyoruz. Türkiye’de kendini STK olarak tanımlayan kuruluşların büyük bir çoğunluğu STK değil. İş adamı örgütleri ve meslek grupları... STK’ların yapıları gereği kamu yararını gözetmeleri gerekirken, Türkiye’deki STK’lar kendilerinin ya da ait bulundukları meslek gruplarının, sektörlerinin çıkarını gözetiyor. Hatta kimi zaman kamunun zararına rağmen...
Şimdi durup dururken neden kafayı STK’lara taktığımı merak etmişsinizdir. Bu sabah elime geçen, kimsenin görmediği ve büyük olasılıkla da kimsenin görmeye zahmet etmeyeceği bir haber yüzünden.
Arjantin bugün Uluslararası Para Fonu’na (IMF) borcunu ödedi ve ikinci kredi dilimini almaya hak kazandı. Bizler de bu haberi “yaşasın IMF bizden sonra Arjantin’i de kurtarıyor” alt metni ile duyurduk.
Benim bahsettiğim haber de Arjantin ile ilgili. Bu haberin de içinde 2001’de Arjantin’i kasıp kavuran kriz, evini yitiren, işsiz kalan, tüm birikimi bir gecede yok olan ve açlık sınırının alında yaşamak zorunda kalan milyonlarca Arjantinli var.
“Guillermo Ramallo” diye başlıyor haber, “Arjantin krizinde birikiminin tümünü, işini ve evini kaybedip, 4 metreye 5 metre boyutunda bir depoda karısı ve 5 çocuğu ile yaşam mücadelesi vermeye başladı. Ama Ramallo’un kaderi iki yıllık sefaletin adından nihayet değişti. Aile çok yakında ülkenin en iyi mimarları tarafından planlanan yeni evlerine taşınacak. Kendileri gibi işini ve evini yitirmiş olan 334 Arjantinli ailenin yapacağı gibi.”
Mucize gibi bir şey değil mi sayın okuyucu. Kesinlikle öyle ama bu mucizenin mimarı IMF değil. Arjantin hükümeti de değil. Krizde işlerini yitiren milyonlarca emekçinin her biri tek tek bu mucizenin mimarları arasında yer alıyor.
Ramallo ve kendisi gibi milyonlarca işsiz, krizin ardından hayata küsmek, sokaklarda yağmaya çıkmak, gayrimeşru hareketlerin içine girmek, ya da hükümetin kendilerine lütuf göstermesini beklemedi. Territorial Liberation Movement-Bölgesel Özgürlük Hareketi (MTL) ya da bizim bildiğimiz adıyla İşsiz İşçiler Hareketi çatısı altında bir araya gelip kaderlerini değiştirmeyi tercih ettiler.
Arjantin burjuvazisinin, kriz sonrası protestoları nedeniyle “yol kesen haydutlar” olarak tanımladığı MTL üyeleri, Buenos Aires yerel yönetimi ile bir anlaşma imzaladı. Bu anlaşma çerçevesinde yerel yönetim MTL’e 4.5 milyon dolarlık uzun vadeli kredi sağladı. Bu kredi ile MTL’in 120 üyesi, ki bunların önemli bir kısmı uzun yıllardır işsiz, kendi evlerinin inşaatında çalışacak, aldıkları maaşla da evlerinin taksidini ödeyecekler. Ama bunun çok küçük bir adım olduğunu söylemek yersiz olacak çünkü Arjantin’de 500 binden fazla aile evsiz.
MTL’in planlaması sosyal meseleleri de kapsıyor. Örneğin yer seçiminde Fuarte Apache gibi suç oranının çok yüksek olduğu uyuşturucu ticaretinin tek geçim kaynağı olduğu bölgeler yerine yeni bir kültürün yaratılabileceği alanları tercih ediyor.
Ama projede alkışlanması gereken başkaları da var. Örneğin normal ücretlerinin kat kat altında bu projede yer alan mimar, mühendis ve finans uzmanları. Bunların arasında Buenos Aires’in en ünlü alışveriş merkezinin mimarı Pfiefer-Zurdo da yer alıyor. Ve şöyle diyor Zerdo “Fakirlerin ille de fakir mimarları olması gerekmiyor ki.” Uzmanların hedefi bu projeyi ilk etapta 30 bin aileyi kapsayacak şekilde genişletmek.
Krizlerin sadece insanın cebini değil ruhunu da fakirleştiriyor. Ve krizlerin en korkunç sonuçlarından biri de “kendini kurtar” mantığının topluma hakim olması. Oysa MTL’den öğreneceğimiz çok şey var. Birlikte bir karşı kültür oluşturmak, birlikte var olmak gibi...
İşte STK böyle olur!
Paylaş