Paylaş
Önce Sean Connorey, sonra Roger Moore ve şimdi de Pierce Brosnan. Her film farklı bir yer, farklı bir senaryo, farklı bir aktör ve hatta farklı bir "Bond kızı" ile çekiliyor ama yaldızları kazıdığınızda altından yine aynı bayat ve karaktersiz hikaye; yine aynı ucuz propoganda çıkıyor.
Liderler en sonunda seçim için 3 Kasım tarihinde karar kıldıklarını açıkladılar. Önümüzdeki zaman kısıtlı. Ama bu iktidar o kadar güvenilmez hale geldi ki ben şahsen seçim kararı Meclis'ten geçip Resmi Gazete'de yayımlanmadan 3 Kasım'da seçim olacağına inanmayacağım.
Borsaya geleceğim ama şu son iki haftalık süreci tanımlamakta fayda var.
MHP lideri Devlet Bahçeli yine yapacağını yaptı. Devlet Bahçeli, koşulların kendisi ve partisi aleyhine döndüğünü hissettiği Mayıs ayı başından bu yana beklenmeyen çıkışları ile gündemi belirleme başarısını gösterdi. MHP'yi hükümetten dışlama yönünde hazırlanan ilk operasyonu, "3 Kasım'da seçim yapalım" önerisiyle atlatan Bahçeli, seçime karşı AB silahını çekenlere ise bu kez "Gelin ve istediğiniz yasaları Meclis'ten geçirin.
Biz engel olmayacağız" karşı saldırısı ile yanıt verdi. Seçim kararı alınır alınmaz borsada hızlı bir yükseliş gördük. Analistler bu durumu tanımlarken şu cümleleri kullanıyor: "4 Mayıs'tan bu yana piyasaların önünde bir sis vardı. Bu sis de bugüne dek yapılan her açıklama ile inceleceğine kalınlaşıyor ve piyasaların hem önünü hem de çevresini görmesini engelliyordu.
Alınan seçim kararı ile şimdi ilk kez bu sis dağılma eğilimine girdi ve piyasalar da önlerindeki açık alanı kullanmaya karar verdi. Belirsizlik bitmiş değil. O yüzden de bugün yaşanılan çıkışın bir trend değişikliği olmadığını da unutmamak lazım."
Gayet hoş aklı başında bir tanımlama. Ama benim içim pek rahat değil işin doğrusu. Çünkü ben siyasetin önemli aktörlerinden birinin de sermaye piyasası olduğunu düşünmeye başladım. Bir kaç gündür CNN Türk'teki yayınlarımda "Borsa artık sadece reel ekonominin değil siyasetin de barometresi haline geldi" derken kastetmek istediğim de bu.
Hemen hemen bütün politikacılar ve ekonomi bürokratları nedense bir konuda fikir beyan edecekken hemen delil olarak borsayı gösteriyorlar. Hadi politikacıların bir kısmının sermaye piyasasını gerçekten bilmediklerini ve bizim etkimizle biraz fazla önemsediklerini düşünelim. Peki ekonomistlere ne oluyor?
Borsanın işlem hacminin diplerde süründüğünü, piyasanın bir kaç milyon dolarla istenilen hareketi yapabileceğini, şu an borsada etkin olan bir kaç isim dışında geniş bir yatırımcı kitlesinin bulunmadığını bile bile borsanın tepkisini ekonominin tepkisi olarak göstermek pek iyi niyetli bir yaklaşım gibi gelmiyor bana.
Tamam borsa Türkiye'nin gelecği açısından önemli bir kurum, önemli bir pazar. Ama kalkıp borsayı siyasetin şahidi haline getirme çabası kimseye fayda vermez.
Ama ne yazık ki son iki haftadır biraz daha keskinleşti bu durum. Ve borsa hakikaten siyasetin barometresi haline gelmeye başladı.
Paylaş