Paylaş
Çin tehdidi sizi ürkütüyor mu? O zaman size iyi bir haberimiz var. Yalnız değilsiniz. Çünkü başta ABD ve AB olmak üzere tüm dünyada son bir iki haftadır daha yoğun hissedilmeye başlanan bir “Çin fobisi” var. Çin’in gerçekte ne tür bir tehdit olduğu tartışmalarını bir yana bırakalım şimdilik... Ve dün ABD’den yükselen sese kulak verelim:
Dün Washington Post gazetesinin manşetinde yer alan bir haberden bahsediyorum. Bu haberde, ABD hükümetinin Çin’i ticaretin kurallarına uyması konusunda uyardığı belirtilmişti. Bu uyarı sadece sözde kalacak bir uyarı da değil üstelik. ABD hükümeti eğer bu gerçekleşmezse misillemede bulunabileceklerini ve Çin’in manipülatif bir ülke olduğunu açıklayacaklarını söyledi...
Avrupa’dan gelen sesler de çok sakin değil. Örneğin The Economist’in bu haftaki sayısında yer alan bir makalede aynen şöyle deniliyor:
“Amerikalı ve Avrupalı yetkililerin konuşmalarını duyduğunuzda, Çin’in bu ülkelere tüketici malı ihraç ettiğini değil de sanki ülkelerini zehirli atıklarla doldurduğunu düşünüyorsunuz.”
Çin tehdidinin en önemli nedeni uygulanan kur politikası. Çin yapay olarak para birimi Yuan’ın değerini düşük tutuyor. Şu an itibariyle uzmanlar Yuan’ın dolar karşısında yüzde 15 ile 40 arasında yapay olarak ucuz olduğunu düşünüyor. Çin şeffaf bir ülke olmadığı için bu oranın aslında ne kadar olduğunu tahmmin etmek zor. Bu nedenle başta tekstil ürünleri olmak üzere bir çok alanda çok ucuza mal satan Çin’le rekabet etmek imkansızlaşıyor.
Bu konuda İHKİB Başkanı Süleyman Orakçıoğlu’nun Dünya Ticaret Örgütü nezdindeki cansiperane çalışmasını da hatırlatmak gerek. Ama geçen yıl yoğunlaşan bu çalışmalarda Avrupalı ve ABD’li yetkililer yılan kendilerine dokunana kadar seslerini çıkarmamıştı.
ABD ile Çin arasındak ilişkiyi biraz da şöyle tanımlamak gerek aslında. Çin, Yuan’ı dolara endekslemiş durumda. Zaten yapay olarak düşük tutulan fiyat, dolar euro karşısında değer yitirdikçe daha da düşüyor.
Çin ise düşüş esnasında çıpayı tutturmak için daha çok dolar almak zorunda kalıyor. Daha sonra da bu dolarlarla ABD Hazine bonosu alıyor. Böylelikle aynı zamanda ABD’nin kendi parası ile ABD dış ticaret açığını da finanse etmiş oluyor. Haliyle Çin bu talebini biraz gevşetse ABD’deki zaten kırılgan olan dengeler iyice bozulabilir.
ABD’nin misilleme yaparız uyarısı gerçekten korumacı duvarları yükseltme eğiliminin ilk işareti mi yoksa siyasilerin seçmen tabanlarına gönderdikleri bir mesaj mı... Bu konuda net bir cevap vermek mümkün değil.
Büyük olasılıkla ikinci seçenek daha ağır basıyor ama bu seçeneğin içinde korumacı eğilimin payı da azımsanacak ölçüde değil.
Bu arada Çin hükümeti de artık gittikçe artan sıklıklarda kur ayarlaması yapacaklarını söylemeye başladı. Gerçi bu konuda henüz bir hareket yok, büyük olasılıkla zaman kazanmaya çalışıyorlar ama gidebilecekleri fazla bir alan da kalmadı. Yani eninde sonunuda Çin, parasının değerini piyasa koşullarına göre belirlemek zorunda kalacak.
Bu gelişmeler şimdilik Çin ile sınırlı gibi görünüyor olsa da Kapitalizmin gerçek yüzünü de ortaya koyması açısından önemli. Gelişmiş ülkeler işler iyi giderken ya da avantajlı olan kendileri iken liberalizmin bayrağını kimseye kaptırmıyor. Ama ufacık bir tökezleme olmaya görsün, hemen duvarları yükseltmeye başlıyorlar.
Son günlerin en gözde konusu Onur Air meselesi de bu açıdan değerlendirilmeli...
Paylaş