Çirkin borç

Chomsky'nin Türkiye ziyareti öncesi/sırası/sorasında yaşanan ilginçlikleri aktarmıştım. İşte bu gezinin vesilesi olan kitaba (Amerikan Müdahaleciği) bayram tatilinde göz atma fırsatım oldu. Kitaba dava açan savcıya başta biraz kızmıştım ama okuduktan sonra hak verdim. Az bile yapmış. Bakın bu bozguncu Chomsky neler neler diyor efendim...

Mart ayının 5. günü IMF heyeti Türkiye'ye gelecek. Yeni stand-by anlaşması çerçevesinde ilk gözden geçirme toplantısı da böylelikle başlamış olacak. Ekonominin önde gelen yorumcularının tartışma başlıkları arasında bu sefer Türkiye'nin programı nasıl uygulayacağı, neden programa kesinlikle uyulması gerektiği gibi başlıklar yer alıyor.

IMF programına ilişkin en elle tutulur eleştiri (hatta neredeyse tek eleştiri) ise Hürriyet Gazetesi köşe yazarı Ercan Kumcu'dan geliyor. Üstat yazılarında sık sık makro ekonomik rakamların tutturulmasının tek başına bir şey ifade etmeyeceğini, ekonomik sistemin bir an önce işler hale gelmesi yani ülkenin iktisadi faaliyetini sürdürmesi gerektiğini vurguluyor. Yani mali yapıdaki iyileştirmeye paralel olarak üretimin de önünün açılması gerekliliğine vurgu yapıyor.

Bu arada bayramın son günü Hürriyet Gazetesi'nde oldukça ilginç bir söyleşi yer aldı. Son iki yıllık sürece bakıldığında ilk defa bir reel sektör temsilcisi açık biçimde IMF politikalarını eleştirdi. Nurten Berk imzalı söyleşide İzocam Genel Müdürü Ali İhsan Yalçın ekonominin IMF odaklı yönetimine itirazlarını dile getirdi. Yalçın ekonomide IMF odaklı yönetimin terk edilmesi gerektiğini belirterek Rusya ve Arjantin örneklerini çarpıcı bir biçimde göz önüne serdi. Mesela "Arjantin'i IMF'nin batırdığı unutulmamalı" ya da "Rusya kendini IMF'den kurtardı ve toparlandı" cümlelerinde olduğu gibi.

Salı günü ise Finansal Forum Gazetesi'nde Levent Çağlar'ın Sanayi Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu ile yaptığı bir röportaj yayımlandı. Bakan IMF politikalarını değerlendirirken kuruluşun 1999 yılına kıyasla olaylara daha sosyal içerikli bakmaya başladığını belirtiyor bu röportajda. Biraz tersten okuma yapalım.

Yani IMF 1999'daki programda Türkiye meselesine sosyal boyutu gözardı ederek yaklaşmış durumda. Sosyal boyutun gözardı edilmediği yeni yaklaşımın bir yıllık bilançosu ise 2 milyon işsiz. Başka bir deyişle yüzde 20'ye varan bir işsizik rakamı.

Eğer Türkiye'nin içinde bulunduğu durumu değerlendirmek isterseniz ve derdiniz bu değerlendirmeyi sistem içinde kalarak yapmaksa elinizde şimdilik bu veriler var. Ama biraz ezber bozmak ve olaylara başka açıdan bakmak isterseniz o zaman aşağıdaki alıntılara göz atmanızı öneririm.

Mesela....
"Dünya nüfusunun yarısından fazlasının kendi ulusal ekonomi politikaları üzerinde kelimenin gerçek anlamıyla teorik bir denetimleri bile yok. Ekonomi politikaları borç krizinin bir sonucu olarak Washington'daki bürokratlar tarafından yönetiliyor -ki borç krizi ekonomik değil ideolojik bir kurgudur." (Noam Chomsky. ABD müdahaleciliği. Sayfa 125. Aram Yayıncılık. 2002)

Ya da ...
"Örneğin Endonezya'yı ele alalım. Borcu GSMH'nin yüzde 140'ı olduğu için ekonomisi çökmüş durumda. Bu borcu geriye doğru izliyorsunuz, borç alanların bizim (ABD'nin) desteklediğimiz askeri diktatörlüğün çevresindeki 100 ya da 200 kişi ve onların dostları olduğu ortaya çıkıyor. Borç verenlerse uluslararası bankalardı.

Bu borcun büyük kısmı IMF aracılığı ile toplumsallaştırıldı. Paraya ne oldu? Diktatörlük rejimi kendini zenginleştirdi. Belli bir sermaye ihracı ve belli bir kalkınma gerçekleşti. Fakat borç alanlar bundan sorumlu tutulmadılar. Borcu temizlemek zorunda olan Endonezya halkıdır. Bu, ezici kemer sıkma politikaları, ciddi bir yoksulluk ve acı altında yaşamak demektir. Gerçekte almadığı bir borcu ödemek katlanılmayacak bir külfettir." (a.g.s)

Ve hatta....
"100 yıl önce ABD Küba'yı aldığında ülkenin İspanya'ya olan borcunu iptal etti. Bunu oldukça makul gerekçelere dayanarak yaptı. Borç geçersizdi çünkü Küba halkına onların onayı olmaksızın zorla, güçlü bir iktidar ilişkisi altında dayatılmıştı. Bu ilke yine ABD'nin inisiyatifi ile daha sonra uluslararası hukukta "çirkin borç" olarak tanındı." (a.g.s)
Bilmem ki ne demeli....

Yazarın Tüm Yazıları