PaylaÅŸ
Sobaların sıcaklığına sığınmış, kafe bahçesinde oturup bira içiyorum.
Bahçenin İstiklal Caddesi tarafından bir tinerci çocuk yaklaşıyor saksıdaki çiçeklerle sınırları belirlenmiş korumalı alana doğru. İçeri girmeye cesaret edemiyor ama çiçeklerin hemen yanıbaşında durup içeriye doğru bakmaya başlıyor. Bir kaç dakika sonra küçük alanın tinerci çocuklu tarafı tamamen boşalıyor. Çünkü çocuk "Açım ulan, bir lokma yemek verin" diye bağırmaya başlıyor.
Kafenin garsonları (hepsi delikanı çocuklar) çocuğa zaten karnını doyurması için zaman zaman yemek veriyorlar. Yine verecekler ama çocuk çok aç... Bağırmayı sürdürüyor. Biz, akıp giden sokaktan çiçek saksılarıyla ayrılmış güvenli alanımızda biralarımızı yudumlarken, kafalarımızı bile kaldırmaya cesaret edemeden, kakıp gitmeye bile cesaret edemeden çocuğun susmasını bekliyoruz. Bekliyoruz. Bekliyoruz...
Ama çocuk susmuyor. Sırayla herkesin yakınına gelerek yalvararak, yaltaklanarak, küfrederek yemek istiyor. Biz kafamızı bile kaldıramıyoruz, gözgöze gelmemek için..
Sonra adını bilmediğim garson kaşla göz arasında çocuğa yarım ekmek bir şeyler veriyor. Ve çocuk uzaklaşırken saksıdaki çiçeklerle sokaktan ayrılmış korumalı alanda, kimse kimsenin yüzüne, gözlerine bakamıyor. Çünkü tinerciler toplumsal asalaklar. Çünkü sözle ifade etmesek de biliyoruz ki biz de öyleyiz.
Mekan: Erenköy, ev...
OrtadoÄŸu yine yanıyor. Olaylar karşısındaki tutumumuz aslında nasıl bir insan olduÄŸumuzu kendimize gösteren önemli bir veri deÄŸil midir. Suç ve Ceza'nın Raskolnikov'u gibi doÄŸru kararı vermez ya da verdiÄŸimiz karar her ne ise onun ağırlığını taşıyamaz ve altında ezilirsek, cehennem için ebedi hayatı beklemeye çok gerek kalmaz. Onursuzluk ve vicdan azabı da bir baÅŸka cehennem biçimidir.Â
Borsa ile ilgileniyorsanız eğer senede en az bir iki kere borsa düşüşünü açıklamak için "Ortadoğu'da alevlenen çatışmalar..." sözü ile başlayan cümleler kurmak zorunda kalırsınız. Cenin katliamı (ki öldürülen sivillerin sayısının yüzlerle ifade edildiğini İsrail yönetimi bizat ifade etti), Ramallah'da bir ulusun liderini tecrit ederek ulusal onuru ayaklar altına alma operasyonu, basiretsiz bir Filistin önderliği, lakabı "kasap" olan savaş suçlusu bir başbakan, ve kendini yok ederek direnmeye çalışan gencecik insanlar...
Bu cümleler sizin için endeksin iniş ya da çıkışını açıklayan bir kalıptan ibarettir yalnızca. Cenin kampındaki çürümüş ceset kokusunu duymanız mümkün olmaz. Ama duyanlar bir daha eskisi gibi olmayacak sanırım. (Çalıştığım televizyonun Ankara muhabiri Burçun İmir katliamdan arta kalanları görmek ve anlatmak için Cenin'de. Bakalım hayat onun için bir daha eskisi gibi olabilecek mi?)
Dünyanın bir tarafında 30 yılı aşkın zamandır kelimenin tam anlamıyla bir insanlık dramı yaşanıyor. İnsanlıklarımız için bir sınav yaşanıyor. Herkesin elinden hiç bir şey gelmese bile oturup düşünmesi gereken bir zaman.
Mesela, sizin İsrail-Filistin sorununun çözümü için bir planınız, bir öneriniz var mı? Bu sorun karşısında konumunuzu belirlerken neleri kıstas alıyorsunuz. Ve en önemlisi geceleri rahat uyuyabiliyor musunuz?
İsrail Filistin halkına karşı "SOYKIRIM" uyguluyor. Bunu bir kere değil bir kaç kere söylemek gerek. Hatta haykırarak, mümkün olan her yerde sesimizi yükselterek. Ama yaşlı bir adam kendisinin ve ulusunun bütün değerlerini ayaklar altına alarak, "soykırım" kelimesi yüzünden üçüncü özrünü dilemekte bir sakınca görmüyor. Oysa İsrail gazete ve televizyonlarında "Holocaust" kelimesinin Yahudi olmayan halklar için kullanımını gayri-resmi biçimde yasaklanmış durumda.
Bu arada bir ülkenin gizli servisinin ajanları bir başka ülkenin göbeğinde İsrail'in işgalini protesto eden insanları video kamera ile kaydedebiliyor. Ne maksata? Meçhul. Hani ulusal egemenlik? Hiç merak etmiyor muyuz?
Hayır.
Biz borsayı merak ediyoruz.
Yıllarca önce bir kitapta şöyle bir cümle okumuştum:
"Ben size ille de direnin ve karşı çıkın demiyorum. Hiç olmazsa destek vermeyin."
PaylaÅŸ