Çifte standart

“Bir ülkenin geleceği ve ilerlemesi sağlam kalelere, güzel binalara ve milli gelirine değil, o ülkenin insanlarının ahlaki değerlerine bağlıdır...”

Martin LUTHER

Haberin Devamı

Demek ki gösterge ne bulutları tırmalayan gökdelenler, ne de tek haneli enflasyon değil. Ya ne?
3. sayfaya bakın siz. Yılmaz Özdil’in bahçe duvarı sürekli baskı altında! O kadar çok haber varki, “Hangisini koymasak” diye zorlanıyor yazı işleri.3. sayfadakiler duyulanlar ve bilinenler. Ya duyulmayanlar, bilinmeyenler. Duyulup da duymazdan, bilinip de bilmezden gelinenler! Çifte standart.
“DOĞRU” iki nokta arasındaki en kısa yoldur. Bir tane “doğru” vardır. Doğrunun bana göresi, sana göresi olmaz. Ama bizde olur! Bir ahlaki değer zayıflığına işaret eden ÇİFTE STANDART bunun en güzel örneğidir.
Kimine, devletten gizlediği, kaynağı belli olmayan sınırsız varlığını yüzde 2 ile, yüzde 5 ile aklama hakkını veren bağışlayıcı devlet, aynı süreçte bir başkasını, bir muhterem farklı yorumladı diye katrilyonlarca lira cezaya muhatap ediyorsa burada bir “iş” vardır!
Birinin sahte faturalarını halının altına süpüren aynı devlet, bir başkası için “kaşının üstünde gözü var” diye idam cezası istiyorsa, bunda da bir iş vardır!
Örnekler çoğaltılabilir. Ne mutlu olduğumuz bu ülkede çifte standart, ya da türlü ahlaki değer zafiyeti örneği hergün, her köşe başında karşımıza çıkabilir. Daha güzel yarınlara, daha gelişmiş bir ülkenin vatandaşı olarak çıkmak istiyorsak, herşeyden önce bu standart sayısını “TEK”e düşürerek işe başlamamız gerekmektedir.
Martin Luther doğru söylüyor. Ahlaki değerleri tartışılan bir ülkenin ne düşük enflasyon rakamı, ne hızla artan duble yolları, ne de büyük bir evrensel krizi pek yara almadan atlatması çok da önemli değil açıkçası

Ahlak ve at

Haberin Devamı

BİLİNENİN aksine, atlar hiçbir zaman sahibine göre kişnemez. Ya kişner, ya kişnemez. Onlar çifte standartın ne olduğunu bilmezler. Bekledikleri iyi bir muamele, bir avuç küp şekerdir, o kadar. Daha önce kendisine iyi davrananla kötü davrananı kolay kolay unutmazlar, hepsi bu. Şartlı refleksten kaynaklanan küçük bir vefa örneği kısacası.
Peki, bu ülkenin olmazsa olmazı denilen bu güzel varlık için, bu muhteşem yaratığı seven yüzbinlerce insan için, attan ekmek yiyen, çoğu kırsal kesimden onbinlerce emekçi için, devlete yılda yaklaşık 10 katrilyon katma değer yaratan dev bir sektör için yetkililerin ilgili vergi ve kesintileri bir an önce makul seviyelere düşürmesi bir görev değil de nedir?
Bu görevi yerine getirmenin maddi boyutu yanında ahlaki değer boyutunun da varlığı unutulmamalıdır. Devletin her yıl attan ve atçılıktan sağladığı maddi gelirin büyüklüğü bellidir. İstenen ve gereken, alınan miktarın çok küçük bir bölümünün geri verilmesidir, o kadar. Yoksa, “almadan vermek”ten söz eden yoktur.

Yazarın Tüm Yazıları