HERHANGİ bir kuruluşu yönetenlerin yapabilecekleri en büyük yanlış, öngörülebilir olmamalarıdır.
Bir adım sonra ne yapacağı, hangi olguya ne tepki vereceği belli olmayan yöneticiler, çevrelerinde önce stres (denetleyemedikleri çevre koşulları) yaratırlar, çevredekiler yöneticinin ne yapacağı konusunda yanlış öngörüde bulunduklarında ise kızgınlık duygusuna kapılırlar.
Recep Tayyip ErdoğanHükümeti’nin kendi elleriyle yarattığı yönetişimsizlik hem içeride, hem dışarıda hangi olgu karşısında ne yapacağı belli olmadığı için, zaman zaman stres, zaman zaman da kızgınlık yaratıyor.
Hatta, taraflara çok sıcak mesajlar verildiğinde dahi şüphe ile karşılanıyor.
Örneğin, geçen hafta (27 Nisan) AKP Grubu’nda son zamanların en Amerikancı konuşmasını yapan Başbakan, ABD’li yetkililer üzerindeki şüphe ve güven eksikliği duygularını etkileyemedi.
* * *
Hükümet habire zikzak çiziyor!
Neden?
Birbiriyle çelişen iki haritanın üst üste oturması sonucu hükümetin düşünce haritası çok karışık da ondan!
Hükümet, dünyaya birbirine ters iki merceğin odak noktasından bakmaya çalışıyor ve böylelikle her şeyi karmakarışık görüyor. Hükümet, her hükümet gibi, bir yandan tavan, diğer yandan taban politikası üretmek zorunda.
Ancak, taban politikasında kullandığı harita milli görüş merkezli!
Tavan politikasını ise reel politika üzerine oturtmaya çalışıyor.
Örneğin, kendisini iktidar yapan tavan unsurlarından birisi ABD.
Tabanın en fazla kızdığı unsurlardan birisi de yine ABD!
Öyleyse iki arada bir derede ne yapmalı?
‘Stratejik derinlik politikası’ uygulamalı!
Ne demek bu? Çok boyutlu dış politika!
Ancak, Türkiye’yi ABD boyunduruğundan kurtaracağı zannedilen çok boyutlu dış politika her bir meseleyi teker teker ve birbirinden bağımsız çözmeye kalkışınca ortaya sadece kimsenin ne anlama geldiğini anlamadığı bir kakofoni çıkıyor.
Başbakanlık Ofisi’ne yakın duran ‘stratejik derinlik politikası’, adeta içinde Dışişleri Bakanlığı uzmanlarının olmadığı bir politika haline dönüşüyor.
Büyük ülkelerdeki büyükelçilerimiz çok bezgin!
Taban ve tavanı aynı anda ve farklı gözlüklerle hoş tutmaya çalışan stratejik derinlik politikasının son performansına bakalım:
Başbakan’a ABD tepkili. Bu meseleyi halletmek lazım! ABD’siz olmaz! Başbakan’a İsrail de kızgın! Buna göre, ABD’de ay sonunda iki lider arasında yapılacak ‘Washington görüşmesinin’ bir yolu İsrail’den geçiyor. Ne yapmalı?
Önce, uzun süre uzak durulan ABD’ye gülücükler yollayan bir konuşma yapmalı, ardından İsrail ziyareti gerçekleşmeli, İsrail’le barışılmalı!
Peki bunu İsrail karşıtı tabana nasıl anlatacağız?
‘İsrail ile Filistin arasında arabuluculuk yapacağız!’
İsrail, Erdoğan’ı nazikçe ağırlıyor ama arabuluculuk teklifini açıkça reddediyor. Başka ne yapıyor? Filistin Başbakanı ile görüşme saatini 2.5 saat geciktiriyor ve bu oyunu bizimkilere yutturuyor. Filistin Başbakanı küçük düşüyor. Çok kızıyor.
Sonuç: Ne İsrail, ne Filistin, ne Arap dünyası, ne de taban bu seyahatten bir anlam çıkarabiliyor!
Galiba, Washington buluşmasına dek Başbakan’a çok çektirecekler!
Not: Yurtdışında bir konferansa katılacağım için önümüzdeki çarşamba (11.05.2005) gününe dek yazılarıma ara vereceğim.