BAŞBAKAN’ın türbanlı olduğu için kürsüden indirilen öğrenciyi telefonla arayıp moral vermesinin ardından gazetelerde, iddialara göre, Amasya’da oruç tutmadığı için okuldan ayrılmak zorunda kalan öğrencilerin ve İstanbul’da Alevi olduğu için öğretmeninden dayak yiyen bir öğrencinin de bulunduğuna dair haberler çıktı. Başbakan’ın bu öğrencilere de sahip çıkması gerektiği vurgulandı. Ben de Başbakan ne yapacak diye merakla beklemeye başladım.
Başbakan, dayak yiyen Alevi öğrenciyi de aradı!
Başbakan’ın türbanlı öğrenciyi aramasına vurgu yapan gazeteler, Amasya ve İstanbul’da cereyan ettiği iddia edilen olaylarla ilgili ne gibi incelemeler yapıldığını aynı titizlikle vurgulamadılar ama belli ki Başbakan bu konuyu da takip etmiş ve çok iyi yapmış.
* * *
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Zafer Üskül’ün açıkladığına göre, İstanbul Esenler’deki Ali Kul Çok Programlı Lise’de görevli edebiyat öğretmeni Z.Y.’nin, Alevi bir öğrenci üzerinde baskı kurduğu yönündeki iddiasını komisyon araştırmış.
Komisyon raporunda şöyle deniyor:
"Öğretmenin ramazan ayında, sebebi ne olursa olsun oruç tutmayan bir öğrenciye, ’Neden oruç tutmadığını’ sorması, din ve vicdan özgürlüğüne, kimsenin dini inanç ve kanaatlerini açıklamak zorunda olmadığı şeklindeki açık Anayasa hükümlerine aykırılık teşkil ettiği saptanmıştır."
Ayrıca Üskül, "Bu olay, açık bir insan hakları ihlalidir. Bu tür olaylarla karşılaştığımızda komisyon olarak olayların üzerine gideceğiz" diye ilave ediyor.
Zafer Üskül, komisyonun Amasya’da yaptığı incelemede ise yönetimin veya öğretmenlerin herhangi bir baskı kurmadığına oybirliği ile karar verdiklerini söylüyor.
Ancak Üskül, yurtta kalan ve daha sonra yurttan ayrılan öğrencinin, mahalle baskısı da denilebilecek bir arkadaş baskısı altında kaldığını ifade ettiğini kaydediyor.
Ben, Zafer Üskül’e kendimi borçlu hissettiğim için bu yazının başlığında kendisine teşekkür ettim.
Zira, AKP’den milletvekili adayı olduğunda hukukun üstünlüğüne her daim duyarlılıkları nedeniyle kendilerine büyük saygı duyduğum Mehmet Elkatmış ve Ertuğrul Yalçınbayır’ın 22 Temmuz’da aday yapılmamalarına kızdığım için Zafer Üskül’e bir uyarı yazısı yazmıştım. O da aramış ve her koşul altında aynı duruşu sergileyeceğini ifade etmişti.
Tabii ki, İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’nun tüm üyelerine teşekkür borçluyum ama çoğunluk partisi istemeseydi, çoğunluk partisinden gelen Komisyon Başkanı (Zafer Üskül) savsaklasaydı, komisyon çalışamazdı.
Böyle bir başlıkla bir borcumu eda etmek istiyorum.
* * *
Zafer Üskül’ün şu sözleri çok önemlidir. "Bu olay, açık bir insan hakları ihlalidir. Bu tür olaylarla karşılaştığımızda komisyon olarak olayların üzerine gideceğiz."
Hepimizin hukukun üstünlüğünün teminatı altında olduğumuzu bilmek temel hakkımızdır. Ancak, hukukun üstünlüğünü henüz kurumsallaştıramamış toplumlarda nerede, ne ile karşılaşacağımızı bilemeyiz. Şimdi en azından başvurularımızı hakkıyla değerlendirecek olan bir TBMM Komisyonu’muz olduğunu biliyoruz.
Komisyondan ufak bir ricam da var. Üskül, Amasya’da öğretmen baskısı tespit edilemediğini ama söz konusu öğrencinin mahalle baskısı da denilebilecek bir arkadaş baskısı altında kaldığını ifade ettiğini kaydediyor:
Mahalle/arkadaş baskısına engel olmak da okul yönetiminin görevleri arasına girmez mi? Komisyon bu konuda okul yönetimini uyarsa, bu uyarı hepimizin kulağına küpe olmaz mı?