AB sürecinde, bu kulübe üye olabilmek için,‘asıl eksiğimiz zihniyet farkıdır’ diye haykırıp duruyorum. Aramızdaki fark da ifadesi basit ama arada bir uçurum barındıracak kadar geniş:
Tek doğrululuk/çoklu doğrululuk!
Daha önce de yazdım:
‘Farklılıkların bir arada yaşama projesine kendi doğrusunu hálá ‘tek’ ilan ederek duhul olmaya çalışan cahil zihniyet; ister Kuran’a, ister Atatürk’e sığınsın; farkılılıkları hazmedecek bir analiz sistematiği yaratamaz, sadece doğru kabul ettiği şablonunu hatim eder, durur.’
İslamcı aydın geçinenbazı insanların tavırlarına dair de geçmiş yazılarda örnekler verdim. Ancak, kendi şablonunun dışına çıkma çabalarının da var olduğunu teslim etmek noktasından hareketle, İstanbul’da dün başlayan bir sempozyuma dikkati çekerek, ‘Türkiye’nin Görevi: Said Nursi’yi Anlamak/Anlatmak’ başlıklı bir yazı yayınladım. Yazının özü tek-adamcı İsmet İnönü aklı ile dışlanan bir İslami mütefekkirin daha 20. yüzyıl başında İslam’ı moderniteye taşıma gayretlerinin ‘İslam Batı’ya nasıl yaklaşır?’ sorusu için tutacağı ışığa dikkati çekmekti. Vay sen misin bu yazıyı yazan!
Bu sefer tek-doğrucuKemalist bağnazlar çıktılar ortaya!
* * *
Bana e-posta gönderen sözüm ona Kemalistler tek bir ortak sesi dillendirdiler.
‘Ama Atatürk daha üstün bir insan, demek ki sen Atatürk’e hakaret ettin!’
İşte benim ısrarla vurguladığım alaturka tek-doğrulu düşünce sistematiği!
Misal olarak, ben diyorum ki:
- Süreyya Ayhan çok iyi bir atlet!
Cevap geliyor:
- Ama Hakan Şükür daha iyi bir futbolcu!
Benim yazıyı yazarken aklımda dahi olmayan bir mukayese ön plana çıkıyor.
Tıpkı, liberal demokrasinin Batı medeniyet çığrındaki önemini yazdığım yazıma ‘ama İslam medeniyeti de çok üstün’, diye cevap veren sığ İslamcı gibi, sözüm ona Kemalist mantıkta aklın kullandığı en kolay metot olan ‘biz ve onlar’ sığlığında mukayase ile cevap yetiştiriyor. Birisine ‘meseleleri sadece ilahiyat geleneği ile kavrıyor’ diye yazınca o hemen ‘ilahiyata hakaret ediyorsun!’ diye bir tabunun ardına sığınıyor, ‘Türkiye Said Nursi’yi anlamalı’ diye yazınca diğeri başka bir tabunun ardına kaçıyor:
-Vay sen Atatürk’e hakaret ettin!
* * *
İslam’ın demokrasiye en yakın duran versiyonunu dahi şablonuna uymadığı için dışlayan zihniyet ile AB’ye giden yolda liberaller AKP’den ellerini çeksinler diye düşünen zihniyet arasında ne fark var ki?
Hiç yok!
İkisi de tek-doğrucu, doğru zannettiği ise beynine sığdırılmış basit bir şablon olan; hayatı sadece kendi şablonu zanneden, karşı tarafı rakip değil hasım olarak gören, bir arada yaşamaya katiyen razı olmayan, sıkıştığı anda da kendini müdafaa etmek yerine ona ezberletilen kültün ardına sığınan normal yurdum insanı!
‘Yok aslında birbirimizden farkımız ama biz yine de AB’ye giden yolda diğerinin çanına ot tıkayacağız!’