Paylaş
Dava sırasında zaman zaman hukuk dışına çıkıldığına dair güçlü kanaatim olduğunu da birkaç kez yazdım.
Değil hukuk, en basit ahlak kurallarını bile hiçe sayarak telefonlarımı dinleyenler için bile hukukun üstünlüğüne dayalı bir yargılama yapılması gerektiğini de bu köşede birkaç kez ifade ettim.
* * *
İşçi Partisi’nin genel politikaları ile benim dünya algılamam çok fazla uyuşmaz. Ayrıca, özellikle 28 Şubat döneminde İşçi Partisi’nin askerin siyasete müdahalesinden yana tavır alması beni çok rahatsız etmiş, zaman zaman partinin genel başkanı Doğu Perinçek ile açık çatışmalarımız olmuştu.
Ancak, şimdi kendisinin ve partisinin düştüğü mağdur duruma bigâne kalmayı kendime yedirmemem lazımdı.
Bunun için, birkaç gazeteciye yaptığı gibi, İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Av. Hasan Basri Özbey beni de Silivri’de davayı izlemeye davet edince, sitemli davetini kabul ettim. Özbey haklı idi, medya hem İşçi Partisi’nin, hem yayın organı Aydınlık’ın iddialarını yeterince dile getirmiyordu. Hem de medya Türkiye tarihinde bir dönüm noktası olan Ergenekon davasına ilgisini giderek kaybediyordu. Duruşmanın 123. oturumunu 13 Kasım 2009 Cuma günü izledim.
Silivri’deki salonun oldukça konforlu olduğu ve hâkimlerin sanıklara büyük özgürlük tanıdığı konusunda sanık avukatları da hemfikir.
Onların derdi, davanın salondaki yargıç ve savcıları aşarak bir hukuk davası olmaktan çıkıp siyasi dava haline dönüşmesi!
* * *
Ergenekon davası “darbecilere” karşı açıldığı halde davanın doğrudan siyasetin akışını değiştirenlere (28 Şubat) veya siyasete doğrudan müdahale eden muhtıra verenlere (27 Nisan) dokunmaması, davada hiç “Amerikancı” sanığın bulunmaması ilgimi çekmiş, bu durumu da eski makalelerimde vurgulamıştım.
Bugüne dek aksine bir ipucu bulamadım.
Nitekim, Doğu Perinçek de 13 Kasım günü Silivri’de yaptığı açıklamalarda dava ve etrafındaki gelişmelerin (örn: bazı yargıç ve savcıların dinlenmesi) BOP Eşbaşkanlığı tarafından yönlendirilen “Beşiktaş Terör Örgütü” tarafından yönetildiğini iddia ediyordu.
Soner Yalçın da derin bir araştırmaya dayanan “Bu Dinciler O Müslümanlara Benzemiyor” (Doğan Kitap-Kasım 2009) adlı kitabında Ergenekon ile zamanında komünizme karşı mücadele savaşında “dincileri” de kullanan Gladio ile hiçbir alaka olmadığını söylüyor.
Yalçın, Ergenekon davasında yargılanan insanların tek ortak paydasının ilgi çekici bir şekilde “anti-Amerikancı”lıkları olduğunu vurguluyor.
Soner Yalçın ayrıca isim bazında “Amerikancı dincileri” irdeliyor.
Ona göre, Ergenekon davası “ılımlı İslam” politikalar izleyen Hükümet’in Ortadoğu’da daha aktif rol alması için engelleri bertaraf etmeyi hedefliyor.
* * *
Kimlerin suçlu, kimlerin suçsuz olduğuna yüce yargı karar verecek. Ancak, “suç dünyası”ndan insanlar ile “parti liderlerini” bir araya getiren davanın nasıl akla karayı ayırt edeceği büyük merakımı çekiyor.
Son sözüm köşe yazarı arkadaşlara: Dava hakkında kanaatiniz hangi yönde olursa olsun bu ‘tarihi dava’yı muhakkak en az bir celse izleyin!
Paylaş