Yaser Arafat!

YASER Arafat 20. yüzyılın ikinci yarısına şekil veren bir avuç insandan birisidir.

Sadece Ortadoğu’yu değil, tüm dünyayı etkileyen bir lider olmuştur.

Arafat’ın analizi çok zordur. O hem Nobel Barış Ödülü’nü almış, hem de hayatının her safhasında terorist damgasını yemekten kurtulamamıştır!

Ölümü bile ikilemlerle doludur.

* * *

Yaser Arafat’ı 2003 Eylülü’nde Ramallah’daki karargahında ziyaret ettim.

Sanki, orada geçirdiğim birkaç saat bana bu muamma adam hakkında çok şey öğretti.

Gözleri ‘Ben büyük bir liderim’ diyordu. Bu elektriği gözlerinden almamak mümkün değildi. Ayrıca, karargahta; militanları ile yaşadığı sefil hayata baktığınız zaman onun her şeyi ile bir gerilla olduğunu da görüyordunuz. O sadece gerilla hayatını biliyordu.

Hatta emrindeki Batı eğitimi almış Filistinli ‘bakanlar’, ‘danışmanlar’dan da çok farklı idi. Onların ‘Biz dahi bu hayata katlanamayız’ diyebileceklerini düşündüm.

Kanaatim odur ki; o bir gerilla lideri, siyasi lider idi ama katiyen Atatürk gibi bir devlet kurucusu değildir!

Hatta devletin ne olduğuna dair fazla akıl da yormamıştır.

Hukuka dayanan bir devleti imar etmeye soyunan lider imajı ona çok uzak bir imajdı.

O, kendisi her türlü zorluğa katlanan, bunun için ülkesi için refahı aramayan, çantalar ile gelen parasal yardımları, katiyen kendisi için değil, ama istediği gibi dağıtan bir liderdi.

* * *

Filistin meselesini dünyaya kabul ettirmiş, kendisini iki kutuplu (1970-90) dünyada, ABD ile SSCB arasında, ana pazarlık konusu haline getirmeyi becermiş, ancak tek-kutuplu dünyayı çözememiş, terörü hem besleyen, hem önleyen ancak tıpkı Rauf Denktaş gibi ‘çözümsüzlüğü çözüm’ haline getirmiş bir liderdir.

Önemle, Camp David’de Clinton önderliğinde, Barak ile vardığı anlaşmadan Filistin’e döner dönmez vazgeçmesi onu ‘barış isteyen lider’ konumundan çok uzaklaştırmıştır.

Bu görüş, Camp David sonrası, sadece Anglosakson dünyada değil, kendisine büyük sempati gösteren Kıta Avrupası’nda dahi hakim görüş olmuştur.

Kendisi gibi şiddetten beslenen Şaron da, İsrail’de Arafat’a panzehir olarak başbakan seçilince, Arafat’ın statükocu politikaları büyük meşruiyet kazanmıştır.

* * *

Lideri takip etmek doğrularını takip etmek, ancak yanlışlarından öğrenmektir!

Onun; Filistinlileri toparlayıcı, sıkı pazarlıkçı, zaman zaman aşırılıkları yontucu yönlerini devam ettirecek, ancak Filistin insanının Ramallah Karargahı’ndan çok daha fazlasını hak ettiğini idrak edecek, bunun için de pazarlığın özünün hep kazanmak değil, karşılıklı menfaatleri paylaşmak olduğunu hazmedecek yeni bir liderlik nihayet barışa yaklaşabilir.

* * *

Küresel dünyayı sevmek değil, ama koşullarını iyi hesap etmek yeni Filistin liderlerinin ana görevi olacaktır.
Yazarın Tüm Yazıları