BAŞBAKAN’ın yabancı sermayeye çok olumlu baktığını biliyoruz. Ali Babacan ile birlikte iki kez dünyanın ileri gelen çokuluslu şirketlerin başkanlarını İstanbul’da toplayarak dertlerini dinlediler.
Bu toplantılar, dünyaya hükümetin yabancı sermayeyi samimi olarak istediğine, şikáyetlerini dinlemeye hazır olduğuna dair önemli ipuçları verdi.
Türkiye cari açıklarının bir kısmını ama kredi, ama dolaylı, ama doğrudan yatırımlarla sağladığı yabancı sermayeyle kapatmaya çalışan bir ülke.
Ayrıca, Türkiye iç tasarrufları ile ihtiyacı olan yatırımı ve dolayısıyla istihdamı yakalayamayacak ülkelerden birisi olarak doğrudan yabancı sermaye yatırımlarına büyük ihtiyaç duyuyor.
* * *
Uzmanların belirttiğine göre, Türkiye dünyadaki dolaylı (dolaşan) sermayenin kaba bir hesapla ancak 1/1000’ini, doğrudan yatırım yapan sermayenin ise sadece 1/1500’ünü çekebiliyor.
Ülkenin kapasitesi ise dünyadaki toplam sermaye dolaşımı içinde payının 1/50 civarında olması gerektiğini gösteriyor.
Bugüne kadar ülkeye sağlanan toplam yabancı sermaye stoku, komünist Çin’in bir yılda çektiği yabancı sermayeden az!
Dünyada sermaye payımızı 15-20 misli artırmamız gerekiyor.
Türkiye’de özellikle sağ hükümetler hep bu bilinçle hareket ederler.
Nitekim, geçen hafta ABD’de çok büyük şirketlerin yöneticileriyle bir araya gelen Başbakan, onları Türkiye’ye çekebilmek için büyük gayret gösterdi.
* * *
Hatta uçakta Başbakan’a soruldu:
- Hükümetiniz medyada yabancı payını yüzde 25’le sınırlayan bir kanunu Meclis’ten geçirdi. Bu kanunun sizin haberiniz olmadan geçirildiği doğru mu?
- Evet doğru. Maalesef ben, yurtdışındayken arkadaşlar bunu geçirmişler. Yanlış yaptılar ve ben çok kızdım. Döndüğümde bunu kendilerine de söyledim. Etrafta söylenenlerden etkilenmişler.
Başbakan’ın, medyada yabancı sermaye payının yüzde 100 olmasına sıcak baktığını biliyoruz.
* * *
Ancak, Milliyet’e (11.07.05) açıklamalarda bulunan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, Başbakan’ın tersine ‘yabancı sermayenin tehlikelerine’ işaret ediyor!
Yabancı sermayenin grossmarket-perakende, elektrik üretim-dağıtımı, bankacılık ve telekom-iletişim gibi ‘gelirin yurtiçinde yaratıldığı’ dört sektörde yoğunlaşma eğilimi içinde olduğunu belirterek diyor ki:
‘Bu sektörlerin ortak özelliği, yaratılan gelir ya da tasarrufların yurtiçinde üretiliyor olmasıdır. Ne bankacılık, ne enerji, ne de söz konusu ettiğimiz diğer sektörlerde dış álemden sağlanan ihracat geliri yoktur. Teknoloji ve sabit sermaye transferi de söz konusu değildir. Yapı değişmezse yabancılar yurtiçinde üretilen gelir ya da tasarrufu alarak kendi merkezlerine aktaracaktır.’
Şener’e göre, ‘Yabancı sermayeye yasal sınır gerekiyor. Kimse tehlikenin farkında değil’. Gazeteye göre Şener daha önce de medya ve bankacılık sektörlerinde yabancılara yasal sınırlama getirilmesi gerektiğini gündeme getirmişti.
* * *
Hükümet bu kadar hassas bir konuda neden çelişiyor, anlamadım.