Cüneyt Ülsever: Vural Savaş, Mesut Yılmaz'a karşı!

Cüneyt ÜLSEVER
Haberin Devamı

Bu hafta, iki önemli açıklamaya şahit oldu. Sayın Vural Savaş, kitap olmaya değer bulduğu Fazilet Partisi ile ilgili esas hakkında görüş adlı belgede açıkça liberallere çatıyor, hatta onları şeriata alet olmakla suçluyor. Sayın Mesut Yılmaz ise Meclis grubunda yaptığı konuşmada ‘‘Devleti sorgulayalım, tüm kurumları sorgulayalım’’ diyor. Yılmaz liberal bir çıkışla ‘‘bireyi öne çıkarmayı’’ öneriyor.

Bu kişilerden birisi 28 Şubat döneminin Yargıtay Başsavcısı, diğeri ise bu dönemde şeriat tehlikesine karşı panzehir niyetine kurulan 55. Hükümet'in başbakanı. Üstelik Sayın Yılmaz'ın 54. Hükümet'i uyarırken ‘‘Tankları da mı görmüyorlar!’’ sözleri hálá kulaklarda. Açıklamalara göre, ya Sayın Vural iç tutarlılığa sahip bir kişi, Yılmaz tutarsız; ya da sayın Yılmaz tarihten ders çıkarıyor, Savaş ise çıkaramıyor!

Esasında bir iddianame hakkında konuşulmaz ama Sayın Savcı görüşlerini bir kitap olarak kamuya mal ettiğine göre, bize bu yönde kendisi cevaz vermiş oluyor.

* * *

Ben bir liberal-demokrat olarak cevap hakkımı kullanıyorum.

1) Bir kere benim aklımı iddianamenin özü karıştırdı. Zira, Sayın Vural iddianamesinin ‘‘sonuç’’ bölümünde (s. 105) önce SPK'nın 103. maddesine eklenen ikinci fıkranın Anayasa Mahkemesi tarafından iptalini istiyor, sonra maddeyi eski hali ile ele alarak, Fazilet Partisi'nin temelli kapatılmasını istiyor. Buradan ben, Sayın Vural'ın cari olmayan bir kanun çerçevesinde davayı açtığını anlıyorum. O zaman hukuk devleti bir kenara, kanun devleti nerede? Ya Anayasa Mahkemesi 103/2 fıkrayı iptal etmezse iddianame ne olacak? Sayın Savcı neden önce bu maddeyi iptal ettirip sonra kapatma davasını açmadı? Bu hali ile savcının iddianamesi cari olmayan bir kanun maddesine dayanmıyor mu?

2) Sayın Savcı, bilimin sürekli uyardığı bir konuyu gözardı ederek bir genelleme yapıyor ve ‘‘PKK'yı açıkça kınayan bir liberal aydın bugüne kadar çıkmadı’’ (s. 73) diyor. El insaf! Ben PKK'nın terörist eylemlerini her ortamda kınayan liberallerin adlarını, talep ederse, kendisine ulaştırmak isterim. Galiba savcı ‘‘gerçek demokrasi Marksist demokrasi’’ (s. 55) diyenler ile liberalleri birbirine karıştırıyor.

3) Sayın Savcı, liberalleri ‘‘şeytanın en iyi dostları’’ ve ‘‘cehennem yoluna taş döşeyenler’’ (s. 73) olarak suçlayıp, tehlike kavramını hiçe saydıklarını iddia ederken, liberallerin insan aklından kovmaya çalıştıkları mantık yapısına açık bir örnek ortaya koyuyor.

Belli ki Sayın Vural, ‘‘demokrasilerin başkalarının da haklarına sahip çıkma disiplini‘‘ gerektirdiğini akıl etmiyor.

‘‘Aslında ‘düşünce suç olmaktan çıkarılmalıdır' sloganının ardında..... istenen..... kin ve düşmanlığa açıkça tahrikin serbest bırakılmasıdır’’ (s. 56). Sayın Savcı yine akıl okuyor; kendisine mesleğini hatırlatmak istemem ama, galiba hukuk biliminden çoktan kovulmuş akıl okuma tekniğine dayanan ‘‘muhtemel tehike’’ ile hukuku somutlaştırmaya çalışan ‘‘mevcut tehlike’’ kavramlarını birbirine karıştırıyor.

Bir ülke için tabii ki tehlikeler vardır, ama bunları muhtemel düşmanların muhtemel niyetlerinde aramaktan daha çağdaş teknikler de vardır.



Yazarın Tüm Yazıları