BAŞBAKAN’ın ABD gezisi sonrası dikkati çeken bir gelişme var. Hem iktidar, hem parlamento içi, hem de parlamento dışı muhalefet ipleri alabildiğine geriyorlar.
17 Aralık sonrası, ilk defa bu köşede vurgulandığı üzere, Milli Görüşçü tabanına yönelik politikaları ön plana çıkaran AKP Hükümeti, AB ve ABD’den gelen olumsuz sesler karşısında milliyetçi bir duruş da sergilemeye başladı.
Başbakan’ın ABD gezisi sonrası üslup da değişti.
Hükümet ülkeyi geren konularda tavizsiz, kızgın ve inatçı bir tavır içinde!
ABD gezisi ertesinde CHP de sertleşti ve Deniz Baykal ‘erken seçimi’ gündeme getirdi.
Peki muhalefetin atağına karşı AKP ne yapıyor?
O da çok sert!
Ya çabuk gerilen sinirleri iyice boşaldı.
Ya da hükümet de ‘erken seçim’ atağına ‘daha da erken seçim’ salvosu ile cevap veriyor!
* * *
Ben bugünkü yazımı ikinci olasılık üzerine kurgulamak istiyorum:
Çok erken seçim!
Elimde herhangi bir bilgi, hatta duyum dahi yok!
Sadece olguları analiz ederek, ‘Ben olsaydım ne yapardım?’ sorusuna cevap arıyorum. Elimde ‘üç gerekçe’ var:
1) AKP’nin ekonomik itilmiş (işsizlik-refah) ile sosyolojik kakılmışın (dinsel öğeler) üzerine inşa ettiği seçim stratejisi bir türlü meyvelerini vermiyor.
i) Ekonomi; IMF reçeteleri ile denetim altına alındı, hatta büyüyor da ama bu büyüme daha ziyade Çin’den gelen ucuz ithalat ile ‘ekonomik şişme’ yaratıyor.
Başbakan’ın hükümet kurulduğu zaman sarf ettiği ‘Bana üç yıl verin, üç yıl sonra işsizliğe de fukaralığa da çare olacağım’ mealli sözleri üç yıl tamamlanırken hálá bir anlam ifade etmiyor. Yakın gelecekte de bir anlamı olmayacak!
Fukaralar yine fukara, işsizler yine işsiz!
ii) Öte yanda İmam Hatipler’e, türbanlı öğrencilere, Kuran kurslarına verilen vaatleri yerine getirme gayretleri hükümetin devletin çeşitli organları ile çatışmasına neden oluyor ve genellikle hükümetin geri adım atması ile sonuçlanıyor.
AİHM de ha bire hükümete ters hükümler üretiyor!
Taban iktidar yaptığı hükümetin bir türlü muktedir olamadığını her geçen gün daha açık görüyor!
* * *
2) AB ile 3 Ekim’de müzakereler başlayacak ama görünen o ki; kendi derdine düşen AB Türkiye’nin yolunu yokuşa sürecek. Bu durum Türkiye’deki AB-karşıtlarını beter tetikleyecek, hükümet kendi tabanını da etkileyecek milliyetçi muhalefet bombardımanına tutulacak.
* * *
3) Başbakan’ın ABD gezisi sonrası çok açık ortaya çıktı ki:
ABD’nin Suriye ve İran ile ilgili A-Planları’nda artık AKP yok!
* * *
AKP’nin bu üç ana gelişmeye karşı en akıllı seçeneği, henüz alternatifleri belirlenmeden ve oyları radikal şekilde düşmeden seçime gitmektir!
Not: Yazı günlerim değişti. Bundan böyle salı, çarşamba, perşembe ve pazar günleri sizlere sesleneceğim.