MEHMET Barlas 05.08.08 tarihinde Sabah Gazetesi’nde yayımlanan "Ilımlı İslam modeline uygun bir ’ılımlı demokrasi’ mi?" başlıklı makalesinde New York Times Gazetesi’nde 03.08.08 tarihinde yayımlanan bir yazıya atıfta bulunuyor ve yazının Türkiye için "ılımlı demokrasi" tanımlamasını kullandığını söylüyor.
Mehmet Barlas;
"Görüldüğü gibi Türkiye de ’ılımlı demokrasi ve siyaset’ çemberindeki bir ülke olarak sunuluyor bu yorumda. ’Ilımlı İslam’dan daha çarpıcı ve rahatsız edici bir tanımlama değil mi bu?" diye ortaya vahim bir soru atıyor.
Ancak "Democracy’s Close Call in Turkey" başlıklı yazının hiçbir yerinde "ılımlı demokrasi" sözcüğü geçmiyor. Sadece Barlas’ın da doğru tercüme ettiği gibi "Türkiye için olduğu kadar, istikrarsız Orta ve Yakındoğu’da demokrasi ve ılımlı siyaset için de bir zaferdir" cümlesi yer alıyor.
Makalede Türkiye’de "demokrasinin hálá tehlikeli bir şekilde ince güvenlik sınırında (olduğundan-CÜ)" bahsediliyor ("democracy’s still perilously thin safety margin").
Mehmet Barlas bu makaleyi okurken "ılımlı demokrasi"den bahsedildiği yorumunu yapmış olabilir. Ama Barlas tırnak içinde "ılımlı demokrasi" sözcüklerini kullanırken adı geçen makaleden sözüm ona doğrudan alıntı yapıyor. Bunu açıkça da söylüyor.
Bir yazarın bir başka makalede olmayan bir terimi/tanımlamayı o makalede varmış gibi göstermeye hakkı var mıdır?
* * *
Aynı gazetede Nazlı Ilıcak, Konya’da çöken binayı irdeliyor ve "Bina, farklı bir amaç için kullanılsaydı da, dikkatsizlik ve özensizlik yüzünden çökecekti... 1990’dan beri önce erkek talebe yurdu, sonra kız talebe yurdu şeklinde faaliyet gösteren o binada, Kur’an eğitimi verilmeseydi, tüp patlamayacak mıydı?.. Mesele, Kur’an kursu veyahut bu kursun kaçak olarak verilip verilmemesi değil, binaların iyi denetlenmemesidir. Kaldı ki, kendi evimizde bile bu gibi talihsiz durumlarla karşı karşıya kalabiliriz" diye yazıyor.
Nedense Nazlı Ilıcak’ın aklına, "Neden Süleymancılar insana bu kadar az değer veriyorlar?" sorusunu sormak gelmiyor.
Dikkatimi çekti, Nazlı Ilıcak aynı makalede Süleymancıların liderinden "Süleyman Tunahan Hazretleri" olarak bahsediyor.
Mustafa Nihat Özön’ün Büyük Osmanlıca-Türkçe Sözlüğü’nde (İnkılap Kitabevi-8. Baskı-1997)
Hazret= Övme, büyütme, ululanma. Tecellinin 5 derecesinden her biri. Örnek: Hazret-i Muhammet.
Tecelli= Tanrı kudret ve sırrının kişilerde, ev, eşyada görünmesi, olarak açıklanıyor.
* * *
Yine Sabah’ta, yine aynı gün Hıncal Uluç"Demokrat (!) takkeler bir daha düşerken..." başlıklı makalesinde;
"Bu ölümler ’Bol çocuk yapın’ diyen Başbakan’ın ülkesinde, aslında ilahi bir nüfus planlamasıdır. Biz ölmeye devam edeceğiz. Bizi öldürenler zerre sorumluluk hissetmeyecek. Bizi öldürenlerden sorumlu olanlar, hesap sorma gereği duymayacaklar. Bunların tümünün uşağı medya satılmışları da, hakkımızı arama gereği duymayacak, laf ola satırlar dahi kaleme almayacaklar ki, efendileri kızmasın... Sonra da bunun adı ’Demokrasi’ olacak!..
Sevsinler!.." diye yazmış.
* * *
Sabah Gazetesi’nden iki alıntıyı ve bu tip yazılara yine aynı gazetede verilen cevabı medya için çok önemli bir ibret göstergesi olarak gördüm ve sıcağı sıcağına yaptım. "Kapanmadan Sonra İç Dinamikler" başlıklı makalemi yarın yayımlayacağım.