Türkiye nereye payidar? (I)

2009 yılına ekonomik krizin damga vurması gerekirdi.

Haberin Devamı

% 4 büyüme tahmini ile yola çıkan Hükümet’in % 4 civarında bir küçülmeyi hazmetmek zorunda kalarak büyüme tahmininde % 200 yanılması esasında Başbakan’ın ekonomi ekibine “Ne teğet geçmesi, alın ananızı da gidin!” dedirtmesi lazımdı ama “bizim oğlanlar” dünyasında bu kadarcık yanılma sineye çekilir. İşsizlik ise resmi rakamlarla % 13.4! Bu oran gençler arasında % 25’e ulaşıyor. OECD ülkeleri arasında Türkiye İspanya’dan sonra en yüksek işsizlik oranına sahip. Ama, bu korkutucu rakamlar bile medyanın gündemini fazla işgal etmiyor.

Neden? Türkiye’de hırçın bir iktidar kavgası veriliyor da ondan!


Hem de göz çıkarmacasına bir kavga!

* * *


Siyasi iktidarın
hâlâ kimde olduğunu tam kestiremediğimiz bir ülkede yaşıyoruz.

Haberin Devamı


Bu ülkeyi seçilmiş hükümet mi yönetiyor, yoksa atanmış bürokratlar mı, belli değil. İstanbul burjuvazisi ile Anadolu burjuvazisi anlaştı mı, yoksa 28 Şubat kavgası devam mı ediyor, o da ortada. Medyadaki kavgada üstünlük kimde, bu konuda da bir mutabakat yok!


Bu hafta üç gün üst üste bu konuda yazacağım.

* * *


Kimileri diyor ki: “Ülkemiz uzun yıllar askeri vesayet altında yaşadı, artık bu dönem bitiyor, ülkeye normalleşme/demokrasi geliyor!”


Genellikle, hükümete gönülden yakın duran/hükümetten nemalanan/askerden intikam almak için tutuşan kesimlerce ifade edilen bu görüşün ben ilk iki gözlemine aynen katılıyorum:


1) Ülke uzun süre askeri vesayet altında yaşadı.


2) Artık askeri vesayet dönemi bitiyor.

Ancak, “Hükümetçi liberaller” ile üçüncü gözlemlerinde ayrılıyorum.


3) Bana göre ülke normalleşmeye/demokrasiye doğru gitmiyor. Demokrasinin henüz kimsenin genlerine işlemediği ülkemizde askeri vesayet sona ererken, korkarım yeni bir vesayet başlıyor.


Sivil vesayet! Tek Parti vesayeti! Bir parti ile cemaatler/dini hareketlerin koalisyon yaptığı yeni bir otokrasi dönemi!

* * *


Ergenekon Davası
ile başlayalım!


Türkiye’nin demokrasiye doğru yön aldığını iddia edenler Ergenekon Davası’na alkış tutuyorlar, artık bir komediye dönüşen TSK baskınlarına zırva senaryolar yazıyorlar, geçmişte kendilerini maddeten/manen ezdiğine inandıkları her olguya, her fırsatta içlerindeki kini kusuyorlar. (Ertuğrul Özkök’ün gidişine alkış tutan çaylakların haset duygularını bir nebze anlıyorum ama beni Mehmet Barlas gibi bir ustanın Özkök’ü yerden yere vuran genel geçer sözleri ve bu uğurda açıkça dedikodu yapması çok şaşırtıyor.)

Haberin Devamı


Ergenekon Davası
’nda sanık durumunda olan bazı kişiler üzerinden darbelere, faili meçhullere, JİTEM’e ulaşabilinir ve bu teşebbüsler tarih önünde hem akıllara, hem de vicdanlara hitap eden bir süreç içinde mahkûm edilirse Türkiye büyük kazançlar elde edecek. Ancak, ısrarla söylediğim gibi:


1) Ergenekon İddianamelerindeki bazı açık tutarsızlıklar, maddi bazdan yoksun iddialar, iddianamelerin büyük oranda telefon dinlemeleri gibi hukuki mesnedi olmayan delillere ve ne idüğü belirsiz kişilerin “gizli tanıklıklarına” dayanması davayı oldukça yaralıyor. Bazı Hükümet karşıtı insanların neden sanık olduklarını aylardır anlayamıyorum.


2) “Darbelerin davası” bugüne dek neden 28 Şubatçılar ile ilgili hiçbir işlem yapmadı, 27 Nisan e-muhtırasının yazarı neden hâlâ sorgulanmadı, bilmiyorum.

Haberin Devamı


3) Darbe günlüklerinde yer alan komutanlar hakkında hâlâ bir iddianame hazırlanmazken, darbe girişimlerinde mesai arkadaşları oldukları iddia edilen Eruygur, Tolon, Ersöz paşalar neden sanık durumunda?

(Yarın devam edeceğim.)

Yazarın Tüm Yazıları