Türkiye’de verimlilik düşük

BİR ülkenin dünyadaki yerini tayin eden en önemli faktör, emeğin verimliliğidir.

Dün Milli Prodüktivite Merkezi adına Prof. Dr. Erol Taymaz ve Dr. Halit Suiçmez tarafından hazırlanan "Türkiye’de Verimlilik, Büyüme ve Kriz" (Ankara-2005) adlı çalışmayı özetlemeye başladım. Çalışmanın vardığı en önemli sonuç, maalesef Türkiye’de emeğin verimliliğinin yeteri seviyede artmadığıdır! Buna göre de:

Türkiye, 1960 yılındaki istihdam/nüfus oranına sahip olabilmek için 2002 yılında 20.7 milyon kişiye değil, 27.9 milyon kişiye istihdam olanağı sağlayabilmeliydi. Bu farkın küçümsenmeyecek bir fark olduğu açıktır.

* * *

Neden? Zira 1980 sonrası dönemde imalat sanayiinin yapısında köklü bir değişiklik gerçekleşmemiştir. 2000 yılında düşük teknoloji sanayilerin imalat sanayii katma değeri içindeki payı yüzde 65.7 olmuştur. Orta teknoloji sanayilerin payı ise 1980-2000 döneminde bazı dalgalanmalar göstermesine rağmen zaman içerisinde fazla değişmemiş ve 2000 yılında yüzde 23.7’de kalmıştır. Yüksek teknoloji sanayilerin imalat sanayii katma değeri içindeki payı 1980’den sonra çok yavaş bir artış göstererek 2000’de ancak yüzde 10.6’ya ulaşmıştır.

Üretkenlik açısından, 1993 sonrası bir "kayıp dönem" olarak nitelenebilir. 1993’ten 2000’e kadar imalat sanayiinde, yüksek -ve düşük- teknoloji sanayilerinde emek üretkenliği hemen hiç artmamış, orta teknoloji sanayilerinde ise ufak bir artış kaydedilmiştir.

* * *

İmalat sanayiindeki emek verimliliği 2001 krizinden sonra, 2002 yılından itibaren ise sürekli yükselmiştir. 2001 yılında 2000 yılına göre yüzde 9.5 oranında düşen üretim endeksi (1997=100) sonraki yıllarda artmıştır. İstihdam da 2001 yılında yaklaşık yüzde 9 civarında gerilemiştir. 2001 yılında, kriz öncesine göre, üretim ve istihdamda yakın oranlarda düşmeler yaşanmışken en dramatik gerileme ücret endekslerinde olmuştur. İmalat sanayiinde 1997’den 2004 yılına istihdam endeksi devlet kesiminde yüzde 54.6, özel kesimde yüzde 11.9, toplamda ise yüzde 17.3 oranında gerilemiştir. Buna karşılık üretim endeksinde toplamda yüzde 12’lik bir artış olduğu gözükmektedir.

İşte bu durum istihdam yaratamayan bir büyüme tipi olarak değerlendirilmektedir. Diğer yandan son iki yıl içinde gerçekleştiği öne sürülen yüksek büyüme hızlarının aslında gerçeği yansıtmadığı iddiaları gerçeğe daha yakındır.

İmalat sanayiinde 28 alt sektörde yapılan incelemeler sonucunda 2001 yılında sektörlerin çoğunda üretim ve istihdamın azaldığı, verimlilikte de önemli düşüşler gerçekleştiği, emek verimliliği artmış gibi gözüken birkaç alt dalda ise gerçek bir verimlilik artışı değil, büyük istihdam daralmasına dayanan "sanal" bir durumun varolduğu saptanmıştır.

Türkiye’de emek yeteri kadar verimli kullanılmıyor.

Teknolojinin yardımıyla son yıllarda verimlilikte artış var ama bu artış dünya standartlarının altında. 2001 yılı sonrası emeğin verimliliğinde de bir artış var ama bu artış henüz istihdam artışına istenen seviyede yansımış değil.

Türkiye’de emeğin verimliliğinin düşük olmasının en önemli nedenini eğitimin hem yetersiz, hem de yanlışlarla dolu olmasına bağlıyorum.

Türkiye, insan yetiştirme anlayışını verimlilik merkezli ancak analitik düşünme becerisiyle donatılmış bir felsefeye dayandırmak zorundadır.

* * *

Keşke, ülkenin gündemini eğitim sistemimizde eksikliklerin irdelenmesi oluştursa! Madem itişip kakışmayı seven bir milletiz, keşke bu uğurda itişsek, kakışsak!
Yazarın Tüm Yazıları