ÜÇ gündür bu köşede Dünya Bankası Türkiye Direktörü Andrew Vornink’in hazırladığı "Türkiye’de Eğitim Reformu" (www.worldbank.org) başlıklı raporunu irdeliyorum.
Zira, en önemli meselemiz olan insan sermayesini gereği gibi geliştirmeyi bir türlü beceremiyoruz. 21. yüzyılda kendi kendimize atabileceğimiz en büyük kazık yüzyıla uygun insan yetiştirememek olacaktır!
İrdelediğim rapor hep doğru gözlemlerde bulunmuyor ama soğukkanlı hazırlanmış ve bizi dışarıdan seyreden bir rapor.
* * *
Rapor özetle: Dünyada analitik düşünmeye yönelik, sorun çözen, ezber bozan, karmaşayı göğüsleyen, rahat ve doğru iletişim kuran işlere talebin arttığını, elle yapılıp basit tekrar gerektiren işler yerine akıl gücü ile yapılan işlerin ön plana çıktığını söylüyor.
Türk eğitim sistemi ise bu niteliklere sahip insan yetiştirmekten çok uzak!
Bunun içindir ki Türkiye’de emeğin verimliliği oldukça düşük ve daha beteri insan sermayesi emeğin verimliliğine doğru dürüst bir katkıda bulunamıyor.
Meslek lisesi mezunları emeğin verimlilik meselesine olumlu katkıda bulunabilirlerdi ama göstergeler bu iddiayı da doğrulamıyor. Meslek lisesi mezunları normal liseleri bitirip üniversiteye devam edemeyenler kadar ücret alabiliyorlar. Türkiye’de nispeten yüksek ücreti üniversite mezunları alıyor. Zaten üniversite kazandırma ihtimali çok düşük olan meslek liseleri iyi ücret de kazandırmadığı için, gençler açısından hiç cazip olmuyor.
* * *
Öte yanda ÖSS de insan sermayesinin gelişmesine yönelik ölçümler yapmadığından öğrencileri çağdaş dünyaya hazırlamaktan çok ama çok uzak. ÖSS "özel dershane" sistemini yaratmış ve ortalama 5.000 dolar karşılığında bu dershaneler hiçbir işe yaramayan ama okul kazandıran bilgi satıyorlar.
Üniversiteleri de, dershanelerde "çok seçimli sınav kazanma" becerisi edinmiş, ödeme gücü olan ailelerin çocukları kazanıyor!
Türkiye’de eğitim insanımızı 21. yüzyıla hazırlayamadığı gibi ülkedeki çarpık gelir dağılımını beter körüklüyor!
* * *
Türkiye’de eğitim sektöründe yaşanan garabet kendini eğitimin finansmanında da açıkça gösteriyor.
Dünya Bankası raporu diyor ki:
Türkiye’nin eğitim harcamalarının GSMH içindeki payı sevindirici olarak %7 oranı ile çok yüksektir. Hatta dünyadaki en büyük paylardan birisidir. Fakat payın yüksekliği kamu harcamaları nedeniyle değildir, çünkü kamu harcamaları diğer AB ve OECD ülkelerinin biraz altındadır. Türkiye’nin eğitime bu denli para harcamasının esas nedeni, özel harcamaların payının çok büyük olmasıdır. Çoğunlukla aileler sınava hazırlık kurslarının ücretlerini, çocuklarının ilköğretim ve orta öğretimdeki ilave desteklerini ve vakıf üniversitelerindeki öğretim ücretlerini karşılamaktadırlar. Dershane kurslarına her yıl harcanan para miktarı neredeyse genel orta öğretim okulları için devletin ayırdığı tüm eğitim bütçesine eşittir. Bu, harcamalarda çok büyük bir dengesizliktir.
* * *
Üç gün üst üste bir rapor çevresinde Türkiye’nin insan sermayesi konusundaki zaaflarını birer birer sıralamaya çalıştım. Amacım, kısardöngü içinde itişenleri belki de birleştirecek bir tartışma ortamı hazırlamaktır.
Türkiye’nin bu eğitim anlayışı, bu insan sermayesi gelişimi, bu verim(sizlik) seviyesi ile 21. yüzyılda hayallerini gerçekleştirebileceğini hiç sanmıyorum!