TÜRKİYE’de din eğitiminin sorunlarını irdelemeye bir çalışma çerçevesinde devam ediyorum.
Çalışmaya çeşitli kuruluşların bir araya gelmesi ile oluşturulan Eğitim Reformu Girişimi önayak olmuş, çalışma "Türkiye’de Din ve Eğitim: Değişim İhtiyacı" (Eylül 2005) adı altında Prof. Dr. Üstün Ergüder’in başkanlık ettiği Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (Eylül-2005)tarafındangerçekleştirmiş.
* * *
Çalışmaya göre:
1982 Anayasası’nın 24. maddesinde belirtildiği gibi "...Din kültürü ve ahlak öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır." Bu doğrultuda 16 Haziran 1983 tarihinde değiştirilen Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 12. maddesine göre de "Türk milli eğitiminde laiklik esastır. Din kültürü ve ahlak öğretimi ilköğretim okulları ile lise ve dengi okullarda okutulan zorunlu dersler arasında yer alır denmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı tarafından belirlenen programlarçerçevesinde yapılan "Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi" derslerinde öğrencilere diğer bilgilerin yanı sıra dua ezberletilmekte ve namaz, oruç, zekat ve hacca ait uygulamaya yönelik bilgileröğretilmektedir. Nitekim, programların özel amaçları içerisinde ilköğretim 4. sınıfta öğrencilerinbelirlenmiş duaları ezberlemesi, 6. sınıfta ise namaz kılmayı öğrenmesi gereği yer almaktadır.Dolayısıyla, "Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi" dersi kapsamında "din eğitimi" yapılmaktadır.
* * *
Öte yandan, gerek 1982, gerek 1961 anayasalarında (Md. 2) Türkiye Cumhuriyeti "...demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti" olarak nitelenmiştir. 1982 Anayasası’nın 2. ve 24. maddeleribirlikte değerlendirildiğinde, Anayasa’ya göre laik devletçe üstlenilmiş bir görev olarak "din kültürü ve ahlak bilgisi" öğretiminin belirli bir dinin (veya mezhebin) benimsetilmesi amacınayönelik olamayacağı anlaşılır.
Ayrıca 24. maddede "dini inanç ve kanaat"ten söz edilmesi diniinanç kadar dini inançsızlığın da kapsandığını ortaya koymaktadır.
Bu durumda Anayasa’nın lafzına ve ruhuna uygun olanın, gerçekten genel bir din kültürü ve ahlak öğretimi, yani "din eğitimi" değil "dinler hakkında eğitim" yapılması olduğu açıktır.
* * *
Anayasa’nın lafzına ve ruhuna uygun olan; çeşitli dinlerin karşılaştırılmalı olarak tanıtıldığı bir öğretimdir. Böyle bir öğretim kuşkusuz önemli bir tarihsel bakış içerecektir. Bu öğretimde İslamiyet, Hıristiyanlık, Musevilik (ve ilgili mezhepler) yanında Budizm, Hinduizm vb. de yer tutacaktır.
Böyle bir yaklaşım içinde din sosyolojisi, din ve ekonomi ilişkisi gibi konular da önem taşıyacaktır. Ayrıca dine dayalı ve dine dayalı olmayan ahlak anlayışları da hem tarihsel bir perspektifle, hem karşılaştırılmalı olarak incelenecektir. Böyle bir öğretimde dinlere özgü tapınma kuralları ve biçimleri de karşılaştırılmalı olarak açıklanacaktır. Örneğin farklı dinlerin önemli günleri ve bayramları karşılaştırılmalı olarak öğretilecektir.
Böyle bir öğretim öğrencilerin bilgisini zenginleştireceği gibi, farklı din ve kültürlerdeki insanlara yönelik anlayış ve hoşgörüsünü de güçlendirecektir.
* * *
Türkiye’de "laiklik konusunda bir uzlaşma" olmadığını iddia eden AKP yöneticileri büyük oranda haklıdır. Ancak, Milli Eğitim’in din derslerinde sadece Sünniliği gözeten müfredatı savunması AKP’nin "din özgürlüğü" konusunda sadece Sünnilerin haklarını savundukları görünümünü vermektedir.
Artık bu yanlıştan dönmenin vakti çoktan gelmiştir!