Paylaş
O günden beri de inatla Hükümet’in “Kürt Açılımı” yapmak için:
i) Bir program/yol haritası geliştiremediği gibi,
ii) Terörün durması için gerekli mangal gibi yüreği de ortaya koyamadığını söylüyorum.
Hoş, bu işe daha önce soyunanlar da mangal gibi yüreğin gerektiği hallerde yan çizmişlerdi. Örneğin, ben Turgut Özal’dan çok umutluydum. Ancak, o da iş siyasi risk almaya geldiğinde gereken cesareti gösterememişti.
* * *
AKP’nin “açılım” ile ilgili hiçbir zaman bir yol haritası olmadı, zira kültürel, siyasal, sosyal hakları artırmak için anadilde eğitim veya anadilin öğrenilmesi, Anayasa’da vatandaşlık tarifinin değiştirilmesi/değiştirilmemesi, yerel yönetimlere daha geniş yetkiler verilmesi/verilmemesi, genel af çıkarılması/çıkarılmaması vb. gibi konularda Hükümet şu veya bu yönde bir türlü tavır koyamadı.
Koyamadı, zira her şeyden önce AKP kendi içinden çıkacak muhalefetten çekindi. Örneğin, “güvenlik görevlilerine taş atan çocuklara” verilen cezanın azaltılmasına yönelik kanun değişikliği sadece AKP oyları ile bile yapılabilirdi. Konu, TBMM gündemine bile konmuştu. Kanunun görüşüleceği günden bir-iki gün önce çocuklar güvenlik güçlerine yine taş atınca kanun teklifi buharlaştı. Zira, AKP yönetimi kendi içinde oluşacak tepkiden çekindi.
* * *
Ben AKP’nin mangal gibi yüreği taşıyamadığını da söylüyorum. Kastım ne?
Açık söyleyeyim, eğer amaç barışa ulaşmak, PKK’ya silah bıraktırmak ise bunun tek bir muhatabı vardır: PKK!
Söylemesi bile zor ama Türkiye Cumhuriyeti bu konuda PKK ile görüşme yapmak zorundadır!
Tabii ki, Hükümet “İmralı”yı doğrudan muhatap alamaz, almamalıdır da.
Ancak, devlet aygıtının emniyet yetkilileri, askeri, istihbaratı veya diğer temsilcileri dünyanın herhangi bir bölgesinde görüşmek üzere PKK ile irtibat kurabilirlerdi.
Ben daha 1999 yılında Avrupa’da katıldığım bir konferansta İran ile İsrail temsilcilerinin günlerce müzakere yaptığına bizzat şahit olmuştum. Katıldığım konferans özel görüşmeye kamuflaj oluşturuyordu.
Girişimde bulunabilmek için Hükümet siyasi risk alarak niyetini yukarıda bahsettiğim organlarla paylaşabilir ve onlara görüşme yapmak üzere yetki verebilirdi. Enis Berberoğlu bu görüşmelerin yapıldığını ama “üç yanlış tahlilin açılımı bitirdiğini” yazdı. (Hürriyet-13.12.09) Bendeki bilgi ise çözüme yönelik karşılıklı görüşmelerin hiç yapılmadığıdır.
* * *
Denecektir ki, böyle bir görüşme olursa muhalefet kıyamet koparacaktır. Gerçekten, ortada özel görüşme söylentisi yokken bile muhalefet iktidarın PKK ile işbirliği yaptığını iddia ederek ihanet içinde olduğunu haykırmaktadır.
Ancak, AKP “açılım”ı ilan etmeden görüşmeleri başlatıp sonuçlandırsaydı, görüşmelerden önce muhalefet liderleri ile özel ve kapalı toplantılar yapsaydı, onlarla gerekçelerini paylaşsaydı, muhalefet yine böyle sert tepki verir miydi?
* * *
Bence mangal gibi yürek sahibi olmak için hâlâ vakit var. Zira, PKK da biliyor ki uluslararası işlevini yitirdi. Onun Kuzey Irak’ta varlığı artık ABD’nin de, Irak’ın da aleyhine. Yalnızlaşma süreci hızla ilerliyor. Lojistik yardım alma imkânları sıfıra iniyor.
Uluslararası koşulların PKK’nın aleyhine hızla geliştiği bir dönemde PKK Türkiye Cumhuriyeti’nin şartlarını kabul etmeye her zamankinden daha fazla mecbur!
Hükümet bu cesareti gösterebilirse başta büyük riske girer ama sonuçta tarihe geçer!
Paylaş