BUGÜN sözün bittiği yerdeyiz. Bugün sadece milli irade konuşacak. Haftalardır adaylar da, liderler de, partililer de, gazeteciler, aydınlar, sade vatandaş; doğru yanlış, eteklerinde ne varsa döktüler. Herkes söyleyeceğini söyledi. Bugün herkes susacak ve sadece milli iradeyi dinleyecek. Milli irade de kimin gönlüne yakın düşecek, kimin gönlüne uzak!
Kimimiz üzüleceğiz, kimimiz sevineceğiz.
Ancak, hepimiz milli irade karşısında şapkamızı çıkaracak ve kararına saygı duyacağız.
Bugün göbeğini kaşıyan adam da, Demirel’in Fırat kıyısındaki sağır çobanı da, aydını-kör cahili, zengini-fakiri de eşit.
Neden eşit?
Zira, eşit oya dayanan demokrasiden daha iyisini bulamıyoruz da ondan!
Bir olgu illa ki mükemmel olduğu için değil, alternatifleri arasında en az hatalısı olduğu için de benimsenir. Sosyal olgularda mükemmeliyet hemen hiç olmadığı için genellikle en az kusurlusu tercih edilir.
Eşit oya dayanan demokrasi de mükemmel olduğu için değil, yönetim rejimleri arasında en az kusurlusu olduğu için baş tacı edilir.
Maazallah; oyların eşit olmadığı bir seçim yapılsa, iktidar yine de seçimle belirleneceği halde, gideceği tek yer faşizmdir.
Ülkemizde kör topal da işlese sarılacağımız tek rejim demokrasidir!
* * *
Havalar bugün genellikle güzel olacakmış. Bahar yüzünü gösterecekmiş.
Sabah erken kalkın, sandık mahallinize gidin ve vatandaşlık göreviniz gereği muhakkak oy kullanın.
Oy verirken sadece ve sadece vicdanınızın sesini dinleyin.
Sonra da havaya bakıp her şeyi unutun.
Artık ne davanız kalsın, ne de başka bir sıkıntınız.
Siz, güneş ve mavi gökyüzü baş başa kalın!
Eski aşklarınızı düşünün, yeni hülyalara dalın ve sizi bir tek "var ol!" nefesi ile Yaradan’ın yine bir gün "yok ol!" diyeceğini herhangi bir yeise kapılmadan hatırlayın.
O "an" her şey daha güzel, daha manalı gözükecektir.
Tersine, önemli zannettiklerimiz önemini sıfırlayacak, sizi kızdıran olgular basit gelmeye, etrafınızda bozulduğunuz hödükler komik görünmeye başlayacaktır.
* * *
Oyunuzu kullanır kullanmaz ya bir kır yerine, ya bir parka, ya da hiç olmadı bahçeli bir evde oturan arkadaşınıza gidin.
İlla ki tabiatla baş başa kalın. Beyaz gelinliğini giymeye başlayan ağaçlara, toprağı delip fışkıran çiçeğe, yeni doğmuş kediciğe, sokakta başıboş gezen köpeğe göz atın. Göreceksiniz, hepsi birbirleriyle dostlar.
Doğada bir tek kavga var. Rızık kavgası. Rızık bölüşmesi bittiği an tüm kavgalar sona eriyor. Biraz önce dövüşen kediler yan yana güneşe seriliyorlar.
* * *
Aynı ağaçtan üç tane taze yaprak koparın, üçünün de damarlarının aynı olmadığını, farklı şekillendiğini göreceksiniz. Geçen sene aynı noktalarda açan yapraklarla mukayese yapmak mümkün olsaydı, yine üç yaprağın birbirinden farklı damarları olduğunu ama iki sene art arda aynı noktada açan yaprakların benzer damarlara sahip olduğunu görürdünüz.
Bu muhteşem tasarım karşısında da önce nutkunuz tutulur, sonra içinizi bir huşu duygusu kaplardı.