ÖNCE "çamur at izi kalsın", "ağır kelam et, bırak yılsın" şiarına sadece Başbakan sığınıyor sanıyordum. Yük ağır geldiği için sinirlerinin bozulduğunu düşünüyordum.
Şimdi fikrimi değiştirdim.
Siyaset üretme alanında oldukça yorulan AKP, "çamur at izi kalsın" veya "ağır kelam et, bırak yılsın" şiarını topyekûn kendilerine savunma metodolojisi haline getirmişler.
Dikkat ediyorum, AKP'den kim bir konuda sıkışsa hemen karşı saldırıya geçiyor.
Son dört örneğe göz atalım:
* * *
Birileri akıl ediyor, HAMAS aniden Ankara'ya geliyor. Dışişleri "Ben çağırmadım" diyor, iki arada bir derede kalan Dışişleri Bakanı'nın şaşkınlığı kameralar önünde açık seçik belli oluyor. Ancak daha beteri; ev sahibi Başbakan, sabah görüşeceği ilan edildiği halde, bizzat davet ettiği misafirini hükümranlığının kalesi Ankara'da ağırlayamıyor. Belli ki meseleye "iyi saatte olsunlar" müdahale etmiş, Başbakan mahcup!
Medya tüm bunları yazıyor, birbiriyle bir sürü konuda çelişen gazeteler aynı tepkiyi veriyor.
El cevap: "Medya yabancı servislerin manipülasyonlarına açık davranıyor!"
* * *
AKP milletvekili Turhan Çömez, Unakıtan hakkında zehir zemberek bir mektup yazıyor. Hemen AKP'den birileri, kendilerine yakın hissettiği gazetecileri arıyor ve gazeteciler Turhan Çömez hakkında ağır ithamlar üretiyorlar.
Turhan Çömez'in Hurşit Tolon ile görüştüğünü, darbe hevesi taşıyanlarla yakın irtibatta olduğunu (buna göre Hurşit Tolon Paşa da darbeci oluyor!), hatta Çömez'in Unakıtan'ın reddetmesine rağmen oğlununun İsrail'e gittiğini gösteren, açıkçası Unakıtan'ı yalancı durumuna düşüren belgeleri de Çömez'e istihbaratın vermiş olabileceğini söylüyorlar.
Sonra... Milletvekili ve bir emekli general hakkında üretilen ağır ithamlar fos çıkıyor!
Unakıtan'ın, kızının kamu kuruluşlarında mal pazarlamaya çalıştığı iddialarını da "külliyen yalan" diye reddettiği günün ertesinde muhalefet görüşmeyi belgeliyor.
Bırakın diğer iddiaları; Türkiye'nin parasının, dolayısıyla varlığının teslim edildiği kişi ikinci yalanında yakalanırken Başbakan, Maliye Bakanı'nın yeni bir açıklama yapmasına gerek olmadığını söylüyor ve Unakıtan'ı sorgulayan medyanın tümünün "menfaat karşılığı" Unakıtan'ın üzerine gittiğini iddia ediyor!
Bilmem farkında mı, iddialara cevap verilmesine engel olarak Başbakan, ister istemez kendisini de iddiaların tarafı yapıyor.
* * *
Gazeteler; yabancı haber ajansı UPI'ye dayanarak Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün, Çek Dışişleri Bakanı'na, "Amerikan askerlerinin çekilmesi durumunda İran'ın İslam devrimini Türkiye'ye ihraç etmesine artık kimse mani olamaz" dediğini ve Çek Bakan'ın Gül'ün sözlerini İngiltere'de bir konuşmada naklettiğini yazıyor.
Haliyle Gül, söylediği iddia edilen ve bir Dışişleri Bakanı'na hiç yakışmayan sözleri reddediyor ama UPI'ye veya Çek Bakan'a kızmak yerine Türk medyasına yükleniyor. Medyaya ağır sözler söylüyor. "Bulvar gazeteciliği" yakıştırması yapıyor.
Ben de "bu kadar kızdığına göre acaba sahiden bakan özü doğru ama bir bakanın ağzına yakışmayan sözleri etti ama Çek Bakan da çenesini tutamadı mı?" diye sormadan edemiyorum.
* * *
Son dönemde hükümet ve AKP'nin bir kanadının aklı çok karışmış vaziyette. Her gün yeni bir garabet üretip ardından topyekûn saldırı ile örtmeye çalışıyorlar.
Ancak; kendilerini aklayamadıkları gibi, siyasetin seviyesini de devamlı düşürüyorlar.