Paylaş
Ülkemiz ne zaman tek parti iktidarı ile yönetilse, yasamanın başı (Başbakan) olarak seçimi kazanan partinin genel başkanı seçildiği an yasama doğrudan yürütmenin emrine girer. Bir süre sonra ikinci adım atılır ve yargı da denetim altına alınmaya çalışılır.
Türkiye’de tek parti iktidarları bir süre sonra ülkeyi sivil vesayet altına almaya çalışır.
Ben diyorum ki:
Bu dönem bir yanda askeri vesayetten kurtulma çabası verilirken öte yanda ülkeyi sivil vesayet altına sokma mücadelesi verilmektedir.
Bu sübjektif görüşümü ölçüye vurmak için bugün ortaya somut mihenk taşları koyacağım.
* * *
Hükümet gerekirse referanduma götüreceği Anayasa ve bazı diğer değişikliklerinden bahsediyor.
Ben bu değişikliklerin ülkeyi demokrasiye mi, sivil vesayete mi götüreceğini şu noktalara dikkat ederek yargılayacağım.
* * *
1) Hukuk düzenini içinde bulunduğu çelişkilerden arındırmak için vereceği mücadelede ilk önce milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kalkıp kalkmayacağına bakacağım. Kendi dokunulmazlığına dokunmadan başkalarının “dokunulmazlığını” kaldıran tek parti iktidarı demokrat falan olamaz.
* * *
2) Doğrudan bir Anayasa meselesi değildir ama şu anda % 10 olan seçim barajı Kürt kökenli milletvekillerinin kurdukları bir parti ile TBMM’ye girmelerini temin edecek seviyeye (örnek % 5-6) inmedikçe Kürt açılımının samimiyetine inanmayacağım.
* * *
3) Askerlerin sivil mahkemelerde de yargılanmasını temin edecek Anayasa değişikliğine (madde 145) tamamen taraftarım. Ancak, askeri veya herhangi bir kişiyi savcının nesnel kanaati ile soruşturmasına izin veren (CMK 250) yeniden düzenlemeden bu değişiklik yapılırsa sivil vesayet kavramı kafama iyice yerleşecek. Hele hele, milletvekili dokunulmazlığı kaldırılmadan bu yapılırsa sivil vesayet kavramı kafamda hüküm haline gelecek.
* * *
4) HSYK’nın yeniden düzenlenmesi gerektiği malum. Ancak, atılması gereken ilk adım Adalet Bakanı’nın Kurul’un başkanı, Müsteşarı’nın da yardımcısı olmasından vazgeçilmesi, kısaca Hükümet’in HSYK’dan elini çekmesidir. “Kızı başıboş bırakırsan ya sirkeciye, ya bozacıya varır” sözü HSYK’ya uygulanırsa bu kötü niyet olur, esas amacın yargıyı tamamen denetim altına almak olduğu berraklaşır.
* * *
5) Bunlara ilaveten Hükümet bir de Anayasa Mahkemesi üye sayısını 21’e çıkarır ve ilave üyelerin kendi çoğunluğu altındaki TBMM tarafında seçilmesine cevaz verirse, işte o zaman kıyamet kopar. -Unutmayın üyeler hayat boyu kaydı ile seçilirler.- Gereğinde TBMM’de çıkan kanunları Anayasa’ya uygunluk açısından denetleyecek, gereğinde Yüce Divan olarak siyasileri yargılayacak yargıçlar bizzat o siyasiler tarafından seçilirse, bu otokrasinin ilanı olur.
* * *
Ben sadece bazı mihenk taşları seçtim. Hükümet’in Anayasa değişikliği ve diğer değişiklik çabalarını bu gözlükle takip edeceğim.
Paylaş