28 Kasım’da askere yetki verilmesinin ardından 1 Aralık 2007 Cumartesi günü sınırda yapılan askeri harekátın "sınır ötesi harekát" olup olmadığı konusunda görüşler ve dolayısıyla kafalar karışık.
Türkiye’de, önemle kendilerini hükümeti savunmaya adamış yazarlara göre:
"Diplomatik zemin hazırlandı ve ABD’nin verdiği bilgi akışı doğrultusunda ilk harekát gerçekleşti. Türkiye, bir maceraya sürüklenmeden, nokta operasyonlarına başladı. Bu sevindirici gelişmenin yanı sıra, can sıkıcı olaylar yok değil..." (Sabah-03.12.07)
Günlerdir sınır ötesi harekátın yapılacağını duyuran TV kanalları ise "haklı çıktıklarını" gururla vurguluyorlar.
Yabancı basına göz atınca ise bambaşka bir havayla karşılaşıyorsunuz.
New York Times, Washington Post gibi ciddi gazetelere göre cumartesi günü olanların daha önce yapılanlardan pek bir farkı yok.
Türk gazetelerinde pek yer almıyor ama yabancı gazeteler Irak kaynaklarının "bir baskının söz konusu olmadığını", "topçu ateşi yapılmadığını", ölüm olaylarının ise "hiç gerçekleşmediğini" söylediklerini aktarıyorlar.
Savaşlarda herkes kendi tarihini yazar ama değişik ve bağımsız Batılı medya ortamlarının ısrarla "sınır ötesi harekát" olmadığını iddia etmeleri ilginç!
* * *
"Sınır ötesi harekátın" yapılacağını ısrarla söyleyen ve haklı çıktıkları için gurur duyan TV kanalları, "kışın operasyon yapılamaz" diyen "sivil paşalar" ile de açık dalga geçiyorlar.
Ancak, Washington Post Gazetesi’ne göre bölgede görev yapan bir "askeri komutan" da "sivil paşalar" ile aynı fikirde!
"Güneydoğu’da görevli kıdemli bir komutan, Reuters’e sınırdaki hava koşullarının geniş çaplı kara harekátı yapmaya müsait olmadığını söyledi."
(Gazeteye göre komutan aynen diyor ki:) "Kış koşulları geniş çaplı bir kara harekátına müsaade etmiyor. Gelecekteki operasyonlar bir ihtimal hava harekátı ve topçu atışları ile sınırlı olacaktır." ("Türkiye, askerin Irak’ta hareket etme hakkını yeniden vurguladı"-Washington Post-02.12.2007)
* * *
Belli ki, TSK’nın Batı basınını ikna etmek için daha detaylı bilgi vermesi gerekiyor. Örneğin, Türk basınında "30 PKK’lının öldürüldüğü" ilan edilirken Batı basınında yer alan ölü olmadığına dair iddialar muhakkak çürütülmeli.
* * *
Benim derdim; Güneydoğu’da görevli Türk komutanın Reuters’e açıkladığı gibi; gelen istihbarata göre kış koşullarında "sınırlı" hava harekátı yapan veya topçu ateşi açan TSK’yı eleştirmek değil.
Benim eleştirim, ısrarla yazmakta olduğum gibi, "kar politikası" güden veya güdenlere göz yuman veya güdenlerle ortak hareket eden siyasileredir.
2 Aralık tarihinde de yazdığım gibi ben zamanlamaya takmış durumdayım:
"1) 17 Ekim’de Meclis’ten hükümetçe alınan yetki ancak 47 gün sonra TSK’ya devrediliyor.
2) Halbuki, hükümet bir hafta içinde (17 Ekim-24 Ekim) Genelkurmay’a yazı yazıyor, Genelkurmay talepleriyle ilgili yollanan yazıya yine 1 haftada cevap veriyor (24 Ekim-1 Kasım). Ancak hükümet, bu cevaba dayanan yetkiyi TSK’ya vermek üzere tam 28 gün bekliyor (1 Kasım-28 Kasım).
3) Hükümet, TBMM’den aldığı yetkiyi 47 gün sonra TSK’ya devrederken en fazla zamanı 1 Kasım-28 Kasım arasında harcıyor (47 günün 28 günü!)"