Şemdinli-Bağdat-Tahran hattı

ÖNCE bir hatırlatma:1) 23.11.2005 tarihli yazımın başlığı: "Şemdinli’de Olanlar Irak’ta Olanlarla İlgilidir."

2) 29.11.2005 tarihli yazımın başlığı: "Şemdinli Üzerinden Irak."

3) 30.11.2005 tarihli yazımın başlığı: "Şemdinli Üzerinden Irak (II)."

* * *

Bu üç yazı "Şemdinli Olayları" ardından yazılmıştı.

Üç yazının da ortak noktası:

2006 yılında hem Irak’ta, hem de İran’da kıyamet kopacağı varsayımıyla Ortadoğu’nun beter yangın yerine döneceği, bu açıdan Güneydoğu Anadolu’nun özel bir önem kazanacağı, ABD’nin Irak ve İran politikalarında Güneydoğu’ya özel önem vereceği, ancak Güneydoğu’ya "ihtiyaç" vuku bulduğunda ABD’de Türkiye ile ilgili iki ayrı görüş olduğu kanaatimi nakletmiştim.

1) ABD’de bir kanat "özel ihtiyaç" dönemine girildiğinde Türkiye’nin seçilmiş siyasi kanadıyla işbirliği yapılması gerektiğine inanıyor. Onlar da, "1 Mart Tezkeresi"nin acısını unutmuş değiller, ancak Türk hükümetinin yeteri kadar ders aldığı görüşündeler.

2) Ancak, diğer bir kanat, Türk hükümetini "güvenilir" bulmuyor, devamlı zikzaklar çizdiğine inanıyor, bunun için de köprüyü geçerken orta yerde bırakılmamak için; 1 Mart’ta TSK ile de karşılıklı sıkıntılar yaşanmış olsa bile, TSK’nın ABD açısından daha güvenilir bir kurum olduğunu düşünüyor.

* * *

Bu ayrım, ister istemez, Türkiye’nin iç meseleleri ile birlikte gelişecekti ve nitekim öyle oldu.

Hükümet ile diğer devlet kurumları arasındaki uyumsuzluk, meselenin bağrına oturdu.

Kimin duruma hákim olacağının "turnusol káğıdı" da "Terörle Mücadele Yasası" oldu, TSK "uyum yasaları"nın bölgede elini kolunu bağladığını açıkça ilan etti.

Türkiye’de yeniden klasik bir döneme girilmişti ve "Güneydoğu’yu kim yönetecek?" sorusu gündeme düşmüştü. Mücadele başladı.

Mesele görünümde "Kürt meselesi" olarak tartışılmaya başlandı ve Başbakan, yaz aylarında büyük bir gaf yaptı, hatta oyuna geldi. "Kürt meselesi"ne sahip çıkarken, Apo’nun jargonuna düştü ve sonradan çark etse de, söylemi "PKK ile siyasi yaklaşım mı başlıyor?" sorusunu gündeme getirdi. Başbakan kendi ortaya attığı meselenin altından kalkamadı, konuyu lüzumsuz uzattı ve büyük yara aldı.

Ancak, hükümet öte yanda da bugüne dek "Terörle Mücadele Yasası"nda, PKK ile mücadele için şart olduğu söylenen değişimleri bir türlü yapmadı.

* * *

Şemdinli olayları patladığında hem ortada yakılan Türk bayrakları, Atatürk resimleri vardı, hem de savcının iddianamesinde yer aldığı gibi, sanki resmi bir el düzen dışı müdahalelerde bulunuyordu.

* * *


Bugün Van Savcısı’nın iddianamesi sadece Büyükanıt çerçevesinde tartışılıyor. İddianamenin bütünü ele alınmıyor. Ancak, şahsi kanaatime göre, iddianamenin bütünü ele alınmadan "mesele"nin doğru anlaşılması mümkün değil.

* * *

Bu hafta ben "mesele"ye bir bütün olarak bakmaya çalışacağım.

"Mesele"yi sadece Kara Kuvvetleri Komutanı hakkında bir iddianame olmaktan çıkarıp, genel ve asıl boyutu ile irdelemeye çalışacağım.

Pandora’nın kutusu nihayet açıldı!
Yazarın Tüm Yazıları