Saadet Partisi

SEÇİM sonrası Türkiye’nin siyasal yapısını etkileyebilecek, ama medyada hak ettiği yeri bulamayan iki parti, dün de işaret ettiğim gibi Demokrat Parti ve Saadet Partisi’dir.

Ben dün ve bugünkü yazılarımı bu iki partiyi irdelemeye ayırdım. Dün Demokrat Parti’yi yazdım. Bugün ise Saadet’i yazacağım. Ancak, yapacağım analiz herhangi bir seçim tahmini içermeyecektir.

* * *

Milli Görüş Türkiye’nin en eski ve en başarılı siyasal organizasyonlarından birisidir. Benim gözümde Milli Görüş Cumhuriyet’in vaz ettiği ve ekonomik, sosyal, siyasal alanların tümüne etki yapan "modern/muhafazakár olmayan hayat tarzı"nı benimsemeyen, üstüne üstlük dayatmacı bulan ve ısrarla yüzyılların geleneği ile yoğrulmuş "muhafazakár hayat tarzı"nı tüm alanlarda yaşamak isteyen insanların en anlamlı siyasal hareketidir.

Hareketin lideri Necmettin Erbakan’dır ve bir doğal lider olarak hareketi, çeşitli partiler kurarak ve kapattırarak, uzun uğraşlar sonucunda iktidara taşımıştır. 54. Dönem Başbakan’ı olarak tarihe geçen Erbakan Milli Görüş’ün karşılaştığı yeni dayatma sonucu iktidarını zor yakalamış, çabuk kaybetmiştir (28 Şubat).

Ayrıca, değişen koşullara uyum gösterme konusunda zaaf gösteren Erbakan Anadolu’dan yükselen yeni burjuvazinin taleplerini okuyamayınca Milli Görüş içinde de iktidarını yitirmiştir. Anadolu’dan yükselen yeni burjuvazi muhafazakár olmaya muhafazakárdı ama serbest piyasa koşulları çerçevesinde Batı ile işbirliği yapmaya da hazırdı.

Bu yeni muhafazakárlığı doğru tespit eden Recep Tayyip Erdoğan, hocasından iktidarı aldığında bir ayağını mazide tutarken diğer ayağı ile atiye zıplamak isteyen bir görüntü veriyordu.

* * *

Ancak, aradan geçen sürede iki partide birden temsil edilen Milli Görüş’ün iktidar ayağı, belki Anadolu burjuvazisini temsilde zorlanmadı ama muhafazakár tabanına verdiği sözleri tutmakta güçlük çekmeye başladı.

2002’den beri muhafazakár tabanın gelirden aldığı payda bir değişim yaşanmadığı gibi ne türban üniversiteye sokulabildi, ne de imam hatipliler için katsayı değişti.

Belki "muhafazakár hayat tarzı" daha görünür, hatta eskiden kendisine dayatana kendi dayatır hale geldi ama zenginleşen türbanlı ile olduğu yerde sayan gariban türbanlı arasında da yeni bir gerilim hattı doğmaya başladı.

Son dönemde de derinleşen ekonomik kriz Cumhuriyet döneminin en yüksek işsizlik oranını (%13.6) yaratarak gariban türbanlıyı bir kez daha can evinden vurdu.

AKP kendi muhafazakár tabanı önünde hem IMF, hem de AB konusunda iki arada bir derede kalmaya başladı.

Bu gelişmeler 2002’den beri yaşanırken AKP yine de rahattı. Zira AKP’ye ne kadar kızarsa kızsın gariban türbanlı alternatifi (CHP) kendisinden saymıyordu. Daha da ötesi alternatifi muhafazakár hayat tarzına tarihsel olarak sekter görüyordu.

Kendisinden saydığı Saadet’i ise artık köhne bulmaktaydı. Bunun içindir ki, 22 Temmuz’da sadece 820.289 oy verdiği Saadet’e %2.34’lük bir dilim sundu (bkz: YSK).

* * *

Ancak 29 Mart’a giderken bir yandan kriz derinleşiyor, diğer yandan Saadet diriliyor. Yeni genel başkan Prof. Dr. Numan Kurtulmuş genç, dinamik, hayatın motoru ekonomi alanında uzman ve partinin zamanın koşullarına uyum göstermesi için büyük gayret gösteriyor.

Altında da, her ne kadar AKP’ye fire verdiyse de, sağlam bir örgüt var: Milli Görüş!

Eğer Saadet 29 Mart’ta İl Genel Meclisi’nde oy oranını %2.3’ten %6-8 eşiğine çekerse yeni dönemde AKP’nin başı çok ağrıyacak demektir.
Yazarın Tüm Yazıları