Paylaş
Gelişmenin bu boyutunda Türkiye’nin puanı çok düşük olmalı.
Biz her dönemde rekabet etmek ile hasım olmayı birbirine karıştırıyoruz.
Ben bu yazı ile bugünden bahsedeceğim ama geçmişin farklı olduğunu katiyen düşünmüyorum.
Bizde ayağı kayana “Oh olsun!” çekmek, hele hele düşene kahkaha ile gülmek yerleşik bir âdettir!
“Eski köye yeni âdet, her ne kadar hayırlıysa da, bu âlemin ondan nefreti eski âdetttir.” (Ahmet Cevdet Paşa)
* * *
Bir yılı aşkın süredir deneticiler bizim grupla uğraşıyorlar. En son malum vergi ve cezası salındı.
Bir grup ve kişiyi hem vergi rekortmeni ilan ediyorsun, hem de onu şirketlerin piyasa değeri kadar bir miktar ile, belki de bir dünya rekoru ile cezalandırıyorsun!
Aydın Doğan aynı anda hem vergi ödeme, hem de vergi kaçırma rekortmeni!
Sanki, yandaş medya, yandaş yargı kavramlarından sonra ülkemize yandaş bürokrat kavramını yerleştirmek istermişçesine bu ceza yazıldı.
Ben Şükrü Kızılot ve Kadir Boy’un mesleki birikimlerine ve saygın şahsiyetlerine güvenerek salınan vergi ve cezanın toplam miktarın 3/4’ünü oluşturan bölümünün ilmühaberlerin hisse senedi sayılmayarak hisse devrine KDV uygulanması gerektiğine dair denetici görüşüne karşı kanunların ilgili maddelerini gerekçe göstererek karşı çıkmalarına itibar ediyorum.
Bazıları etmiyor.
Benim derdim bu değil. Son karar verilene dek “haklılık” subjektif görüşlere açık olmak zorunda.
Benim derdim “ohh!” çekenlerle!
* * *
“İntikam, intikam!” nidalarına bir örnek:
Formal eğitimini tamamlayamadığından olsa gerek, beyinsel evrimini tamamlayamayan bir yazar aynı makalesinde önce şöyle yazıyor.
“(Yazısı ile ilgili olarak) Bu konunun, Aydın Doğan’a kesilen 3.8 bilmem kaç katrilyon lira vergi cezasıyla ilgisi yok...”
Sonra da şöyle yazabiliyor:
“ ...Hiç seveni yokmuş Aydın Doğan’ın; başına gelen ‘vergi cezası’ felaketinden sonra kiminle karşılaşsam ‘Az bile’ diyor... ‘Bugüne kadar adamlarının yaptığı pisliğe saysın.’”
Yazarın güdülerinin esiri olarak yazdığı yukarıdaki sözler insana ister istemez şöyle düşündürüyor:
1) Yazısının amacı başka iken nefret duygusu onu yazının ortasında bambaşka bir yöne sürüklüyor.
2) Kendi görüşünü yutturmanın yolu olarak en basit yöntemi seçiyor: Sanki başkalarının görüşlerini nakil ediyormuş gibi yaparak aslında kendi içindekilerini kusuyor. Yemezler!
3) Tüm karşılaştıkları ona Aydın Doğan’ın hiç seveni olmadığını söylemiş. Eğer, liberalizmin zerresini (Hayek, Popper) bilseydi, genelleme yapmanın ne kadar zor olduğunu ve zorlanan genellemenin insanı nasıl totaliter görüşe kaydırdığını iyi bilirdi.
4) Vergi kavramı ile sevgi kavramı arasında kurduğu ilişki bana yazar hakkında “Ama siz de zencilere kötülük yaptınız” dedirtti.
* * *
Ele aldığım yazı sadece bir örnektir! Diğerleri için malum gazetelere bakabilirsiniz!
Paylaş