BİZZAT AKP’nin yaptırdığı ankette ‘yolsuzluk’ hükümetin başarısız bulunduğu konular arasında yer alıyor: İşsizlik, yoksulluk, yolsuzluk!
Bu üç konuda tökezleyen hükümetler eninde sonunda hüsrana uğruyorlar.
AKP anketine göre, halk bu üç konuda hükümeti başarısız buluyor.
‘Yoksulluk’ ve ‘işsizlik’ konularında hükümeti başarısız bulma oranı yüzde 70’lerde dolaşıyor, ‘yolsuzluk’ konusunda ise başarısız bulanların oranı yüzde 56 civarında!
Muhakkak AKP’nin kendine has sosyolojik bir tabanı var, AKP’nin tabanı sosyolojik açıdan dini hassasiyete dayanıyor!
Ancak, tüm hükümetleri var veya yok eden iki şaşmaz unsur vardır:
Yoksulluk ve yolsuzluk!
* * *
AKP Hükümeti de iktidara 3 Kasım 2002 günü ‘tepki oyları’ ile geldi.
Eski hükümetleri oluşturan partiler ‘yolsuzluk’ ve yoksulluk’ konularında o kadar yıpranmışlardı ki, millet bu kez AKP’yi denemek istedi.
Millet AKP’ye dini konulardaki ‘sosyolojik hassasiyeti’ nedeniyle de oy verdi; ama esasen onu iktidara ‘yolsuzluk’ ve ‘yoksulluk’ ile mücadele edebilmesi için taşıdı.
* * *
Görünen odur ki; taban işsizlik ve yoksulluk konularında zerre kadar iyileşme olduğuna inanmıyor.
Üstüne üstlük; yolsuzluk tartışmaları da her geçen gün ivme kazanarak büyüyor.
Enerji ihaleleri, Gazprom, kaçak akaryakıt, Dubai İkizleri, Galata vb. konular teker teker ciddi iddialar haline geliyorlar.
Öte yanda ‘yolsuzlukla mücadele’ konusunda sembol olmuş isimler var: Hanefi Avcı, Emin Arslan vb. (diğerlerinin adlarını onların da başı yenmesin diye vermiyorum!) Bu kişileri Emniyet Müdürlüğü’nde önemli görevlere getiren, onlara iade-i itibar veren bu hükümet!
Ancak, üç yıl sonra resme baktığımızda ‘enerji’ ve ‘kaçak akaryakıt’ kelimelerinin eski Kaçakçılık Dairesi Başkanı Hanefi Avcı’nın, ‘İsviçre’deki para hareketleri’nin takibinin de Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Emin Arslan’ın başını yediği iddialarıyla karşı karşıyayız!
Bütün bu anahtar kelimelerin AKP’ye uzandığı inancı da giderek yükseliyor!
Her ikisinde de görevden almak için görünen neden ‘görevden alındıktan sonra Danıştay kararlarıyla geri gelen diğer emniyet yöneticileri’!
Ancak, bu argümanlar oldukça zayıf. En son ‘Emin Arslan olayını’ ele alalım.
Tamam Danıştay’da davasını kazandı; ama emekliliğine sadece 4 ay kalan bir kişi neden emniyet adına çok hassas bir konu olan ‘AB ilişkilerini yönetme’ görevini sürdüren Emin Arslan’ın yerine göreve iade edildi?
Madem bir ‘göreve iade’ var; neden göreve geri gelen kişi, gelenek gereği olarak, en son genel müdür yardımcısı yapılan Mehmet Tokgöz’ün yerine atanmadı? Bu yöneticinin mesleki başarıları nelerdir, Kayserili akrabaları var mıdır?
* * *
Hükümetlerin kendi işlerine çomak sokan emniyet yetkililerine tahammül edememeleri gelenektir; ama bu geleneğin sonu hiç gelmemiştir.
Bazen ‘hanımefendiler’, bazen ‘beyefendiler’, bazen ‘kardeşler’ işin tadını kaçırırlar; şimdi de ‘oğullar’ mı olur olmaz işlere burun sokuyorlar?