WASHINGTON’da toplanan Nükleer Güvenlik Zirvesi bizi: i) İran’a karşı alınabilecek olası tedbirler karşında Türkiye’nin iki arada bir derede kalma ihtimali ve ii) Ermenistan ve ABD ile 24 Nisan öncesi yapılacak son pazarlıklara olanak sağlaması açısından ilgilendiriyor ama Zirve ile ilgili olarak dünya işin özüne yoğunlaşıyor.
Ben bugün özellikle ev sahibi ülke (ABD) Nükleer Güvenlik Zirvesi’ne ne anlam veriyor, onu irdelemeye çalışacağım. Perşembe günü de Zirve’yi Türkiye açısından ele alacağım.
* * *
ABD ve Rusya’nın silah depolarında bulunan 20.000 üzerinde nükleer silah dışında bütün dünyada kabaca 120.000 atom bombası yapabilecek 2.100 ton malzemenin bulunduğu hesaplanıyor. Her bir bomba da tek bir bavula sığabiliyor. Tehdit çok büyük!
Ancak, nükleer silah üretme konusunda hiçbir kısıt/kural tanımadıklarına inanılan, bunun için de Zirve’ye davet edilmeyen İran, Kuzey Kore, Suriye öncelikle korkulan unsurlar değil.
11 Eylül sonrası “korku”nun merkezinde terörist örgütlerin bir gün nükleer silah satın alabilme veya çalabilme ihtimali yatıyor. Zirvenin toplanmasının esas nedeni de bugüne dek bu konuda ciddi hiçbir şeyin yapılmamış olması.
Başkan Obama’nın açıkladığına göre işin özü, ABD’nin karşı karşıya olduğu en büyük tehdidin bir terörist örgütün günün birinde nükleer silah sahibi olmasıdır.
* * *
Bu açıdan bakıldığında Zirve’de merkeze oturan iki ülke önce Pakistan, sonra Hindistan oluyor.
Pakistan bir yandan elindeki silah ve nükleer araştırma merkezlerinin El Kaide ve Taliban’a karşı savunmasız kalmaması için mücadele verirken öte yanda nükleer silah yapımını güçlendirecek yakıt depolarının sayısını ve gücünü artırmaya çalışıyor.
Ancak, bütün dünya biliyor ki, hem El Kaide, hem Taliban Pakistan’ın nükleer merkezlerine sızmak için pusuda yatmış bekliyorlar.
Pakistan ısrarla Hindistan karşısında nükleer gücünü artırması gerektiğini savunuyor. Zira, Bush döneminde ABD ile Hindistan arasında imzalanan nükleer anlaşma ile iki ülke arasındaki uzun ömürlü moratoryuma son verildi ve ABD, Hindistan’a nükleer silah üretimi için büyük ihtiyaç duyduğu yakıt ve teknolojiyi temin etmeye başladı.
Zirve başlamadan bir gün önce Başkan Obama hem Pakistan, hem de Hindistan liderleri ile özel toplantı yaptı.
* * *
ABD’nin kendi dışında 46 ülkeyi davet ettiği Zirve’de dünyada nükleer silah üretiminde hassas bir denge kurma konusu etrafında Obama’nın diplomatik hüneri test edilecek. Bu konuda göstereceği başarı uluslararası arenada kendisine büyük prestij sağlayacak. Ancak, bu başarıyı sağlarken Başkan’ın ülkesindeki şahinleri de ABD’nin güvenliğinden taviz vermediğine dair ikna etmiş olması gerekiyor.
* * *
Nükleer Güvenlik Zirvesi 1945’te Franklin D. Roosevelt’in dünya liderlerini San Francisco’da toplamasından beri ABD’nin tertip ettiği en büyük zirve.
Roosevelt zirveden iki hafta önce vefat etmişti ama o zirve bugünkü Birleşmiş Milletler’i doğurmuştu.
Başkan Obama da dünyayı nükleer tehditten kurtarmak uğruna her yıl 1 milyar dolar ayıracağını seçimlerden evvel duyurarak “bu davaya” baş koyduğunu ilan etmişti!
Bakalım, Obama bir Roosevelt mi, yaşayıp göreceğiz!